Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 76 yillik tarihinde Rütbe Devir-Teslim Törenleri Uluslar arasi olmamasina ragmen Israilli Subaylar neden geldi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 76 yillik tarihinde, Israilli Subaylarin TSK devir teslim törenlerinin hiç birine katilmamislar iken, neden 17 Agustos 1999 tarihindeki Donanma Komutanliginin devir teslim törenine katildilar.Ruslarin yardim için gelen gemisi neden bogazlardan içeri alinmadi.(Çünkü Ruslar ABD ve Israilin TESLA Deprem Makinesini denedigini anlamisti ve kanitlar olabilecegi düsüncesi ile Gölcüke acilen bir gemi göndermislerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarinin açiga çikmasi sebebi ile bunlari birilerinin görmesini istemiyorlardi.)
Gölcükten Istanbul Avcilara kadar genis bir alanda insanlarimiz tarafindan görülen Ates Topunun ne oldugunun hala açiklanamamasi. (HAARP-TESLA Makinesi sayesinde iyonosfer tabakasindan yeryüzüne yansitilan isik)Depremde görülen bu
Ates Topunun, bilim adamlarinin Deprem Isimasi oldugunu söylemelerine ragmen, neden diger depremlerde benzeri bir isima yasanmamistir.Furkan Dergisi Temmuz 1999 sayisinda, yer alan ifadeler aynen söyledir. Mesela basina verilmeyen, ancak istihbarat kapsaminda edindigimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir.
Kapilar kendi kendine açilmakta, mühimmat depolari içinde, siyahi ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalismakta.. Yazinin Devami Için TiklayinizDepremden sonra bir çok teoriler ortaya atilmisti fakat içlerinde en ilginç olani Future Timesda yayinlanan arastirma dizisinde yer alan hikaye söyleydi : Kaliforniya San Andreas fay hattinda meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar verecegini bilen ABD, yer kabugundaki degisimleri izleyerek, daha deprem olusmadan tektonik katmanlar arasinda artan basinci degisik noktalardan patlatip bosaltarak, büyük depremi küçük depremler halinde dönüstürmenin yolunu bulmustu. Yillar önce Sirp asilli Amerikali bilimadami mucit Nicola TESLA tarafindan gelistirilen bu düsük frekansli elektromanyetik isinimla yüksek enerji nakli teknigini, hem Ruslar hem de Amerikalilar uzun zamandir bir silah olarak kullanmanin yolunu ariyorlardi. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan genis alanlarda tahribat yapabileceklerdi.ARASTIRMA :(ABDnin üçüncü uzay teleskobu Chandrayi yörüngeye tasiyan Columbia uzay mekigi 23 Temmuz 1999 tarihinde Kennedy üssünden Türkiye saatiyle 07:31de firlatildi.NASA tarihinde ilk kez kadin pilot Eileen Collinsin komutasinda uzay görevine baslayan Columbia firlatildiktan birkaç saat sonra Chandra X-ray teleskobunu yörüngeye birakti.
Bu teleskop kara delikleri, çarpisan galaksileri ve supernovalarin kalintilarini incelemek için kullanilacak. Kasim 1998'den beri ertelenen görev, sadece bu hafta iki kere ertelenmisti).ABD dünyanin ve kendi insanlarinin tepkisini almamak için bu projeyi barisçi deprem indirgeme sistemi diyerek, bir yandan tepkileri azaltip diger yandan fonlama devamliligini saglamayi amaçliyordu. Bu nedenlerle proje önce Avustralyanin çiplak ve seyrek nüfuslu kirsal bölgelerinde denendi ve gelistirildi. Daha sonra degisik zamanlarda Kafkaslarda, Okyanus tabaninda ve Güney Amerikadaki Ant daglarinda denendi ve büyük asama kaydetti.Bu arada Türkiye, Japonya ve benzeri deprem kusagindaki ülkelere sismik ag sebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarlarin kayitlarina gönderilmeye baslandi.
Üniversitelerle ortak projeler gelistirildi, yüzlerce bilimadamina Amerikada deprem konusunda arastirma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliligi esasti. Bu nedenle tüm iliskiler paravan arastirma kurumlarinda yürütülüyordu. Ancak zaman zaman bilgi sizintisina olanak verilerek halkin bu konu hakkinda bilgi sahibi olmasi istendi. Kobede ve baska yerlerde meydana gelen depremlerin arkasindaki gariplikler çikar gruplarinca terör ve mafya örgütlerinin isi gibi gösterilmek istendi ve bunda da basarili olundu.Ve gün geldi bu sistem Türkiyede denenmek istendi. Zaten bölge bu amaçla yillardir sismik espiyonaj altindaydi. Nitekim gelismeleri takip edenler, depremden hemen sonra, Milli Istihbarat Teskilatinin girisimleriyle Türk Telekomun Türkiyenin sismik bilgilerini Pentagona ileten NATO Üssünün iletisimini nasil kestigini hatirlayacaklardir.ABDnin asil hedefi, Kuzey Anadolu fay hattindaki deneyden elde edecegi tecrübe ve bulgulari,Kaliforniya San Andreas fay hattina uygulamakti.
Bu is yine çok yüksek askeri gizlilik tasidigindan yürütme isi Israilli uzmanlara verilmisti. Gerekli makine ve donanim gizlice denizaltilarla Gölcük Üssüne getirilerek oradaki, yeralti-denizalti korunaklarina kuruldu.
Türk makamlari durumdan detay bazda haberdar degillerdi. Bunu Israillilerle yürütülen askeri tatbikatin bir parçasi olarak düsünüyorlardi. (Zaten Israillilerle yapilan askeri tatbikat bu operasyon dogrultusunda önceden planlanmistir. Çünkü dünyanin ve Türk Milletinin dikkatlerini çekmemek için tatbikat adi altinda HAARP-TESLA Deprem Makinesini getirip rahatça kurdular.) Böyle bir makinenin denenecegini zamanin Cumhurbaskani, Basbakani, Genel Kurmay Baskani biliyordu, fakat ABD (Siyonistler tarafindan yönetiliyor) ve Israilliler (Siyonistler) bizimkileri makinenin denenmesi için su sekilde ikna ettiler : olasi Istanbul merkezli bir depremde 100.000 kisinin ölümü, yüz milyar dolari asan maddi kayip ve Türkiyenin en az 25-30 yil geri gitmesi demektir, diyerek bizimkileri ikna ediyorlar.Israilliler Amerikalilarla gece sartlarinda elektro-sismik haberlesme tatbikati yapacaklardi.
Deney basarili olacagindan sonunda kimse normal disi bir seyin oldugunu farketmeyecekti. Bu amaçla Gece Sahini Tatbikatinin (Operation Night Hawk) saat 03:00te baslamasi planlandi. Gece saat tam 03:00te dügmeye basilacak ve Gece Sahini devreye girecekti. O an uzay filmini andirir devasa cihazlar çalismaya baslayacak ve 1-2 dakika içinde de olusturduklari muazzam enerjiyle Marmaranin altindaki tektonik tabakayi zayif yerlerinden kirip, aylardir olusan basinci disari atacaklardi. Böylece büyük bir deprem önlenmis olacakti. Ama o gece sabaha karsi birseyler yanlis gitti. Ve beklenen gerçeklesmedi. Hersey bir anda olup bitmisti. Cenab-i Hakkin Dogasi kendini yönetmeye kalkanlardan bir kez daha intikam almisti. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle gelmisti. Her yeri bir anda yerle bir etmisti. Zayiflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiginde, gece saat 03:05i gösteriyordu. Daha birkaç dakika öncesine kadar korunagin içinde SAMPANYA patlatmayi bekleyenler, simdi korkudan buz gibi donmus, hareketsiz ayakta duruyorlardi. Kimsenin agzini biçak açmiyordu. On binlerce insan, çoluk çocuk, o an enkaz altinda can çekisiyor veya cansiz yatiyordu. Bu düsünce ile hepsi ürperdi.
Bu asrin en büyük felaketiydi; hem de insan eliyle yapilan bir felaket Sessizligi Israilli komutanin buz gibi emri bozdu: Lets pack! Were moving out! Call operation-Q! Right now! Immediately! Stop whinning! Move, move, move! (Toplanin! Kaçiyoruz! Q planina geçiyoruz. Simdi..Hemen! Hadi, hadi!!!)Iste o andan sonra çantalardan çikan Q plani çalismaya basladi. Ilk önce bölgedeki tüm haberlesme ve elektrik enerjisi felç edildi. 4 dakika içinde Israil Baskani Barak ve ABD Baskani Clinton ile irtibat kuruldu. O anda Israilde Ben Gurionun Lod askeri havaalanindan 4 adet savas uçagi esliginde 2 nakliye uçagi havalaniyordu. 2 dakika sonra da Israil Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanligina bagli tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6nci filosuna bagli gemiler de rotalarini Istanbula çevirmek için Pentagondan emir aldilar.Bu arada ilginç bir sey daha olmustu.
Depremle ilgili haberler birbiri ardina gelirken, bir haber önce görünüp sonra kayboldu. 20 Agustos Cuma aksami televizyonlar bir Israil uçaginin Ataköy açiklarinda denize düstügünü duyurdu. (bu bize Cenab-i Hakkin bir lütfu ki, bu olaylari kimin yaptigini anlamamiz için isaretler gönderiyor) Ancak bir süre sonra haber kesildi ve uçagin akibeti ile ilgili bir daha haber alinamadi.Olaydan bir gün sonra Deniz Kuvvetlerinden bir dostum beni aradi ve bu olayda birtakim soru isaretleri bulundugunu, bu konunun perde arkasini arastirmami rica etti. Kisa süre sonra ulastigim bilgiler, gerçekten ilginçti. Uçak, düstükten kisa süre sonra teknesiyle o sirada Ataköy açiklarinda olan balikçi Abdullah KAPLAN tarafindan kurtarilmisti. Abdullah Kaplan olayi su sekilde anlatmisti : Uçagin düstügünü görünce derhal yardima gittik.
Uçagin kanatlari yara almisti. Hemen uçagi bagladik ve Zeytinburnu limanina çektik. Tesekkür beklerken küfür yedik. Ne oldugunu bile anlamadik.Bu konu o gece o bölgede görev yapan Sahil Güvenlik 4. Botunun sorumluluk alanindaydi. Arastirmalar Sahil Güvenlikin bu konuyla ilgilenmedigini ortaya çikardi. Olay yerine gelen televizyon ekipleri ise sasirtici bir sekilde çekim yapmaktan vazgeçmislerdi.
[patronlarindan (Israil-Siyonistler) aldigi emir geregi] Daha sonra uçagi Zeytinburnuna yanastiran balikçi Abdullah Kaplan, olayi Kumkapidaki Gümrük Muhafazaya iletti.Kisa süre sonra tutanak tutuldu. Ancak Gümrük Muhafaza da tutanak tuttuguna pisman oldu.Uçagin sahibi Israil asilli biriydi. O gece ne oldugu ise bir türlü anlasilamadi.Deprem için 1900lerin basindan beri Nicola TESLA adindaki Sirp asilli bir bilimadaminin bulusu olan elektromanyetik endüksiyon teknigi (TESLA Makinesi) kullanildi. Makinenin ABD Kaliforniya San Andreas fay hattinda olacak muhtemel bir deprem öncesi kullanilmasi düsünüldü. (ABDlilerin asgari zarar ve ölümlerinin azaltilmasi için bazi denekler gerekiyordu, onlarin gözünde bir hayvandan bile daha degersiz olan bizim gibi insanlar üzerinde denenmesi normaldi.)
Neden Türkiye diye soracak olanlar için ise; - Türkiye de ne yaparsan yap kimsenin umurunda olmaz, birkaç tane yetkiliyi ikna ettikten sonra her türlü deneyi yapabilirsiniz, bilinçli insan sayisi azdir, genelde okumamis cahildir, arastirmazlar kadercidirler, Kaliforniya San Andreas fay hattinin dünyada tek esi benzeri özelliklere sahip olan ikiz kardesi Kuzey Anadolu fay hattidir, karakterleri aynidir.Ancak ABD-Israilin bölge ile ilgili bu hareketliligi ne kadar gizli olursa olsun bazi kaynaklara sizmasini engelleyemedi. Kanadali bir bilimadami her nasilsa bu gizli verilere ulasarak, bölgede bir deprem olacagini ve bunun için bölgenin takip altina alindigini anladi. Ve bunu kendi amaçlari dogrultusunda yaklasik 48 gün ve 240 km hata ile yayinladi. Ancak ne bu bilimadamina, ne de yayinina daha sonra nedense kimse dikkat etmedi.Gölcük Donanma Komutanliginda görevli asker, astsubay ve subaylar, Donanma karargahinda garip birseyler oldugunu farketmislerdi. Bu konuyla ilgili bilgiler de nasil olduysa yukarida ismini zikrettigimiz dergide yer almisti. Peki Israil askerlerinin bu projedeki yeri neydi? Israilli askerler ve üst düzey subaylar o gece Gölcükte ne ariyorlardi? Bu devir teslim töreni her yil yapilan rutin bir ulusal törendi. Uluslar arasi bir kimligi yoktu.
Ama Israilli subaylar ve üst düzey yetkilileri oradaydi! Peki ne ariyorlardi Gölcükte?Bunun nedenini simdi daha iyi kavrayabiliyoruz. Çünkü bu proje Israile ihale edilmisti. Bizimkilerin ise bir seyden haberi yoktu (Cumhurbaskani, Basbakan, Genel Kurmay Baskani hariç). Bize güvenen de yoktu zaten. Ancak o gece nedense hiç kimse Israillilere, bugüne kadar hiç katilmadiklari bu devir teslim törenine neden katildiklarini sormadi. Ya saskinliktan ya da telastan, enkaz altinda kaç Israil askerinin öldügü, kaçinin yaralandigini da soran olmadi. O felakette kaç Israil askerinin öldügünü ne Genelkurmay yayinladi ne de Israil böyle bir bilgiyi açiklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize yardim için geldikleri seklindeydi.
Hemen bir hastane kurdular. Yaralarimizi sarmaya yardimci olmak için daha sonra o bölgede bir yerlesim merkezi kuracaklarini açikladilar. (Israilliler bizim kara kasimiza kara gözümüze mi hayranlar, bizi çok mu seviyorlar, bizi çok sevdikleri için mi Türkiyenin dogusunu kendi topraklari olarak gösteriyorlar. Arz-i Mev-ud, Vaad edilmis topraklar Büyük Israil Devleti). Esas amaçlari enkaz altindaki askerlerini ve önemli askeri malzemeleri çikararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. Bizde Bak su Israile, helal olsun, hemen yardimimiza kostu diyerek sevindik.Bu operasyon neden gündüz degil de gece olmustu? Çünkü olacaklari kimsenin görmemesi ve gözlemci riski ise en az düzeyde oldugu için gece oldu. Gece saat 03:00te operasyonun baslamasi için yesil isik yakildi. TESLA Cehennem makinesi yer altindaki siginakta ve deniz altinda çalismaya baslamisti. En geç 1-2 dakika içerisinde gücü en üst düzeye ulasmis olacakti. Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamaya baslamisti. Bu sirada, Avustralyada ve Okyanusta bu tür suni depremler öncesinde görülen elektrik bosalmasi, hava yarilmasindan olusan isiklar ve patlamalar olustu atmosferde. Ve arkasindan da makinenin bosalmasi ile birlikte yer yarildi ve olusturulan enerji dogaya aktarildi.Ancak hesapta doganin (Cenab-i Allahin) oyunu yoktu. Olusan deprem hem beklenenden çok uzun süreli, hem de çok daha güçlü çikti. Siddeti 7.4e ulastiginda Amerikada aletler 7.8i gösteriyordu. Ve büyük bir patlamayla her sey kontrolden çikti. TESLA deprem makinesi, depremin enerji gerilimine dayanamayip parçalandi ve ortaya çikan güç yeraltinda muazzam bir patlamaya neden oldu.
Ve bu yer alti labaratuvarinin tam üstündeki, herseyden habersiz uyuyan yüzlerce askeri barindiran ve 8 siddetindeki depreme dahi dayanikli olmasi gereken askeri tesisler un-ufak olarak dagildi. (demek ki deprem 8den daha siddetli oldu) (ABDli ve Israilli Siyonistler bir insan olarak Cenab-i Allahin doga olaylarina karisamayacaklarini anlayamamislardi,)Bir tedbir olarak tüm bölge ve hatta bütün Istanbul 4 saat süreyle bir haberlesme ablukasi altina alindi. Elektrikler kesildi ve telefonlar iptal edildi. Kimsenin birbiri ile haberlesmesi istenmiyordu. Cumhurbaskani dahi sabahleyin benim de telefonlarim kesikti (Türkiyede bütün her yerin telefonlari dahi kesilse önemli kurumlarin kesilmez çünkü uydu telefonlari vardir.
Ama uydu iletisimini dahi kestiler) seklinde garip bir açiklama yapacak ve biz de buna bir anlam veremeyecektik. Demirel tam bir saskinlik içindeydi. (Cumhurbaskaninin saskinligi normaldir çünkü o na böyle bir seyin olacagi ihtimali söylenmemisti. Bu olay duyulur ise Türk halkina nasil izah edecegini bilmedigi için saskinlik içinde idi.) (Hos bu olay ortaya çiksa bile bu olayi terör örgütü veya mafyanin yaptigi açiklamasi yapilacakti.)Ne yapacaklarini bilmedikleri için ne Cumhurbaskani, ne de Basbakan saatlerce bir sey diyemedi, demeç veremediler. Üzgünüz dahi diyemediler.
Ancak sabah saat 09:00 sularinda televizyon ekranlarinin karsisina geçip halka üstün körü bir açiklama yapabildiler. Durum vahimdi. Hatta belki de Clinton dahi o anda konuya ilk kez vakif olan yardimcilarindan ve olaganüstü Milli Güvenlik konseyinden görüs aliyor ve Türkiyeye nasil yardim edilecegini hesapliyordu. Hemen gerekli sihhi yardim ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm Amerikan askeri birlik ve filolarina Türkiyeye dogru hareket emri veriliyordu. Amerika diyetini Türkiyeye tam destek vererek ödemeye çalisiyordu adeta.Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler aliniyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiyeye karsi olan hasmane tutumuna son vermesi saglaniyordu. Tüm Bati baskentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Hersey kontrol ve koordinasyon altindaydi; bir tek Türkiye disinda. Bizde ise sanki bu emrivaki felakete karsi nasil tavir almalari gerektigine bir türlü karar verilemiyor; kararsizlik içinde bocalayarak büyük bir gizlilik içerisinde ne oldugunu anlamaya çalisiyorlardi.Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasinda Batida bu hareketlilik yasanirken bölgede de çok hizli ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi.
Ancak herkes kendi derdine düsmüs oldugundan bu olaganüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu isi planlayanlar, gecenin karanligindan da yararlanip denizaltindan parçalari yüzeye vuran TESLA makinesinin kalintilarini toplayip, yer alti ve yerüstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta belki de insanlari canli canli gömerek tüm izleri yok etmeye çalisiyorlardi. Ve bölgeye son hizla Rus arastirma gemisi dahi sabah saat 06:30da bölgeye vardiginda, havanin aydinlanmasiyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamisti. Deniz altinda olusan radyasyon anlasilmasin, dibe çöken kalintilar arastirilmasin ve patlama sonucu meydana gelen denizalti krateri ve çukur ortaya çikarilmasin diye bu bölge derhal askeri karantinaya alinarak dalisa yasak bölge ilan ediliyordu.Ancak bütün bu temizlikler yapildiktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirelin bölgeye gitmelerine izin veriliyordu. Onlarin dahi ne bölgeye uçuslarina, ne de telefon irtibati kurmalarina izin vardi.
Sanki koskoca Istanbul ve Kocaeli bölgesi uzaydan gelen yaratiklar tarafindan abluka altina alinmisçasina tam bir haberlesme karanligina sokulmustu. Tek bir telefon dahi çalismiyor, elektrikler verilmiyordu.Ancak Ecevit ve Demirel, belki de olan biteni içlerine sindiremediklerinden (olmayan vicdanlarinin azabi çektikleri için, yillardir bu milletin sirtindan geçindikleri için) olsa gerek, evleri kendilerine mezar olan binlerce insanimizin da acisiyla bir türlü rahat hareket edip halkla bütünlesemiyorlardi.(Eger olay ortaya çikmis olsa idi bu olay PKK terör örgütünün üzerine atilmak sureti ile geçistirilecekti. Bu dogrultuda CNN haber spikeri Patronlari olan ABD-Israilli Siyonistlerden aldigi emir dogrultusunda Ecevite su soruyu yöneltiyordu.) CNN haber spikerinin depremin ardinda PKK mi var? sorusuna, Ecevit ona siz ne saçmaliyorsunuz, deprem ile PKKnin ne alakasi var? Bu deprem Cenab-i Allah tarafindan gönderilen bir doga olayidir!! demesi gerekir iken, diyemiyordu.
Sadece spikerle göz göze gelmemeye dikkat ederek sanmiyorum gibi o günlerde bizi epeyce sasirtan bir ifade kullaniyordu.Peki, Amerika ne yapti sonra? Hemen tüm imkanlarini Türkiye için seferber etmedi mi? Clinton Amerikan halkindan Türkiyeye yardim etmelerini istemedi mi? Kasimda Türkiyeye gelecegini ilan edip, Ecevitin de bu arada Amerikaya kendini ziyarete gelecegini haber vermedi mi? Ecevit belki de Amerikaya bu felaketin ve binlerce sehidin diyetini konusmaya gidecekti. Nitekim gitti de. Ardindan Clinton Türkiyeye gelerek deprem bölgesini ziyaret etti, insanlarla konustu, bizleri çok sevdigi imaji verdi, bebekleri kucagina alip sevdi, onlara hediyeler ve yardimlar verdirdi. (bizlerde; ABD-Israilli Siyonistler bizi ne kadar çok seviyorlar mis dedik) ABDnin bu asiri ilgisi sadece bir müttefik olmasiyla açiklanamazdi.Bu arada, acaba hükümet içinden sizan bilgiler, bazi bakanlarin özellikle MHP kanadinin yabancilara karsi saldirgan tavir takinmalarina neden olmus olamaz mi? Ilk anda çok yadirgadigimiz Saglik Bakani Osman DURMUSun yabancilara tek hasta bile vermem ve onlardan kan da almam demesini simdi yadirgayabiliyor musunuz?
ABDnin saygin gazetelerinden New York Postun haberine bir de bu gözle bakin:Türk hükümeti, ABDnin Deniz Hastanelerini kullanmiyor Türkiyedeki siddetli depremde 27.200den fazla kisi yaralandi. Ancak yetkililer tarafindan dün yapilan açiklamada, depremin meydana geldigi tarihten itibaren geçen iki haftalik süre içinde ABD tarafindan gönderilen Deniz Kuvvetlerine ait üç adet yüzer hastanede henüz tek bir hastanin bile tedavi edilmedigi bildirildi.Türkiyeye gönderilmis olan uluslar arasi yardimin çogunun kullanilmamasi Ankaradaki hükümetin elestirilmesine neden oldu.Türkiyede yayinlanan Radikal gazetesi dünkü sayisinda, 750 ton yardim malzemesiyle yüklü bir Israil gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutuldugunu yazdi.ABD gemilerinin Izmite varisindan önce Türkiye Saglik Bakani Osman DURMUSun, bu gemilere ihtiyaç olmadigina iliskin sözlerine genis bir sekilde yer verildi.Ancak ABD Büyükelçiligi, aralarinda 600den fazla yatak tasiyan Kearsarge adli geminin de bulundugu üç adet yüzer hastaneyle ilgili olarak bir uyusmazlik yasanmadigini bildirdi.Ne ölenler geri gelir, ne de anilarimiz.Ancak Izmitte, Gölcükte Yalovada Haliderede Avcilarda,Boluda Düzcede ve daha nice yerlesim merkezinde enkaz altinda hayatlarini yitiren binlerce Mehmet, Hatice, Ayse ve Aliye karsi bir vicdan borcumuzda mi olmayacak? Onlar geride gözleri yasli onbinlerce sevenlerini, sicakliklarindan mahrum birakirken, sirf Kaliforniyada Jonyler, Susanlar ve Aliceler yasasin diye yasamdan çalindiklarini dünya bilmesin mi? Emekli Bir Subay.
17 Agustos depremi kuskusuz hepimizi derinden sarsti. Deprem bütün ülke halkini derinden üzerken, depremin açtigi yaralar hâlâ tam haliyle sarilabilmis degil.Açikça söylemek gerekirse 17 Agustos Gölcük depreminden sonra ben de yukaridaki senaryoya benzer seyler düsünmüstüm. Daha sonra sagduyusuna güvendigim bir dostuma acaba onlarin isi olabilir mi? diye sordum. Önemli bir devlet kurumunda uzman olarak çalisan dostum Açikçasi ben de ayni seyi düsündüm diye cevap verdi, son derece sakin bir sekilde Kisa süre sonra yalniz olmadigimiz ortaya çikti ve Sabah gazetesinden Can Atakli kösesinde sunlari yazdi : Yenisafak gazetesinden Taha Kivançin yazisi : Sabah gazetesinden Sedat Sertoglu bu konuda en detayli yaziyi yaziyordu Yazi metinleri ekte),Bu yazi Sayin Aydogan VATANDAS Beyin HAARP-KIYAMET TEKNOLOJISI adli kitabindan özet olarak alinmistir.(Parantez içindekiler benim arastirma ve yorumlarim)INANMASANIZ DA OLURTaha KIVANÇ - 15 Kasim 1999 - Yenisafak GazetesiIster inanin ister inanmayin, bundan 2,5 ay önce, Gerçek degil, hayal baslikli Kulisi yazarken olayin bu boyutlara varacagini hiç hesap etmemistim.
Dikkatimi çeken bir filme isarette bulunmustum o yazida; Bill Clintonun Türkiyeye gelisi, filmin konusu ve deprem olaylari arasinda irtibat kurmustum Sonunda, o yazida hayal diye kaydettigim gelismelerin hemen hepsi fazlasiyla gerçeklesti. Üstelik Clinton da beklendiginden bir gün önce (dün) ülkemize geldi Sanki komplolara meydan okuyor Clinton O yazima esas teskil eden filmin adi Komplo Teorisi; basrolde ünlü sanatçilar Mel Gibson ve Julia Roberts oynadigi için dünyanin her tarafinda milyonlarca sinemasever tarafindan izlendi film. Üsütük görüntüsü veren bir taksi soförü, adalet bakanliginda çalisan bir genç kadinla ilgileniyor. Genç kadin da soförü ciddiye almiyor önceleri, ancak birbiri ardina meydana gelen olaylar kadinin gözünü açiyor. Izleyiciler olarak bizim zihnimiz karisiyor film boyunca, karsimiza çikan olaylarin hangisi gerçek, hangisi komplo ayirt edemez oluyoruz
Mel Gibsonun canlandirdigi üsütük görüntüsü veren taksi soförünün filmdeki adi Jerry Flecher Adam soförden öte bir sey; Komplo Teorisi adiyla sadece sinirli sayidaki abonelerine gönderdigi haftalik bir haber bülteni de çikartiyor Bültenin son sayisinda bir kaç senaryoya yer veriyor Flecher; bunlardan en önemlisi, NASAnin, ödeneklerini kesen ABD baskaninin hayatina kast eden bir komployu sahneye koyacagini tahmin etmesi Flecher gazetelerde öylesine yayimlanan bir kaç masum haber arasinda irtibat kuruyor ve NASAnin uzaya gönderdigi bir araçtan yeryüzünü harekete geçirecegini, depreme sebep olacagini tahmin ediyor Jerry, Avrupa gezisi sirasinda ziyaret edecegi Türkiyede, NASAnin yapay hareketlendirmesiyle meydana gelecek yer sarsintisinda, ABD baskaninin hayatini kaybedecegini de öngörüyor
Filmi, ya da o filmin hikâyesine temas ettigim Kulisi hatirladiniz mi? Senaryoyu kaleme alanlar, Türkiyedeki muhtemel depremin siddetini bile dogru tahmin etmislerdi: 7.4 Ben filmin senaryosundaki bizi ilgilendiren ilginç ayrintilara Kuliste temas ettikten (25 Agustos 1999) sonra, Komplo Teorisi filmi benim isaret ettigim özellikleriyle bazi gazetelerde birinci sayfa haberi oldu. Dünyanin çesitli yerlerinde meydana gelen depremlerdeki garip baglara, ilintilere dikkat çekilen mesajlar Internette dolasip durdu. Önceki gün Düzcede yeni bir deprem meydana geldiginde Komplo Teorisi filmi yeniden hatirlandi
Bakin 2,5 ay önceki o Kuliste neler yazmisim: Beynim Jerry Flecher gibi komplo teorilerine fazla çalismaz; NASA gibi bir kurumun istedigi yerde istedigi zaman yeri harekete geçirebilecegine inanmam da mümkün degil benim. Jerry Flecher olsaydim, Komplo Teorisi filmini bütünüyle gerçek hale getirecek bir senaryo yazmam mümkün olurdu. Sirf Clintonu ortadan kaldirmak için harekete geçen birileri, iz sürenleri sasirtmak için, ellerindeki teknik gücü filmde öngörüldügü sekilde bir kere degil iki kere kullanmaya kalkismis olabilirler pekâlâ. Birincisi, Gölcük merkezli bir deprem için, ikincisi de baskani ortadan kaldiracak Istanbul merkezli ikinci bir deprem için Tabii böyle bir senaryo ancak Jerry Flecherin hayal dünyasinda bulunabilir
Tabii, Düzce merkezli yeni depremden sonra senaryo biraz degismek zorunda; iki degil üç ayri deprem planlamak gerekiyor çünkü. Biri Gölcük merkezli, digeri Düzce merkezli, bir de bu ikisinin hazirladigi zihinlerin kabul edebilecegi daha güçlü bir üçüncü deprem Bill Clinton NASAnin ödeneklerini kisiyor mu, NASA yapay depreme sebep olabilecek teknolojiye sahip mi, su siralarda Türkiyenin üzerinde NASAya ait bir uzay araci dolasiyor mu? Bu sorularin hiçbirinin cevabini bilmiyorum ben. Zaten Jerry Flecher degilim ki, birbiriyle ilintisiz olaylar arasinda bu tür iliskiler kurabileyim.
Su siralarda cevabini en çok merak ettigim soru ne biliyor musunuz? Acaba Bill Clinton Komplo Teorisi filmini gördü, Brian Helgelandin yazdigi senaryoya dayali filmin basarisindan sonra J. H. Marksa yazdirilan romanini okudu mu?SISMIK BOMBA SÜPHESICan ATAKLI - 31 Agustos 1999 Sabah GazetesiAdam diyor ki: Deprem olmadi, sismik bomba atildi al basina belayi, olacak is mi, ama seytan da dürtüyor neden olmasin? diye.
Balikçinin biri Tam deprem olurken göge bir ates topu yükseldi, gökyüzü aydinlandi, yildizlari tutacak gibi oldum demesiydi belki de fisilti gazetesinin tiraji bu kadar büyük olmayacakti. Balikçinin bu ifadesini baska görgü taniklari da destekleyince ve bir de üstelik Büyükada açiklarinda aglarin eridigi söylentisi yayilinca komplo teorileri de devreye girdi.
Yarin depremin üçüncü haftasina giriyoruz. Ilk haftanin sonundan beri konusulan bir konu var. Hatta öyle ki kimi okurlar Kardesim bunu niye yazmiyorsunuz, niye sakliyorsunuz? diye sitem bile ediyor.
Konu su: Marmaradaki depremin görülmemis ölçüde büyük olmasinin nedeni sadece doga olayi olmayabilir, Izmit Körfezine sismik bomba atilmis olabilir.
Böyle bir bomba var mi?
Su ana kadar böyle bir bombanin imal edilip edilmedigi konusunda resmi bilgi yok. Yok ama, teknik olarak mümkün. Sismik bomba su oluyormus: Dünyanin çevresine yerlestirilmis bir uydu, dünyanin herhangi bir bölgesine, insan kulaginin asla duymayacagi çok güçlü ses dalgasi gönderiyor. Bu da yer sarsintisina neden oluyor. Eger bu ses dalgalari kirilmaya yüz tutmus fay hatlarina gönderiliyorsa, sarsinti çok daha siddetli oluyor.
Madem lafa girdik, artik sürdürecegiz mecburen. Sismik bomba atilmis olabilir teorisi nereden kuvvet buluyor? Fisilti gazetesinin haberlerine göre, CNNde Ecevite sorulan bir soru akillari karistirmis. CNN muhabiri Depremde PKK parmagi olabilir mi? diyor, Ecevit de Zannetmiyorum karsiligini veriyor, konu kapaniyor. Ama komplo teorisi üretecek kapasitede beyin tasiyanlarda merak basliyor. Ne demek PKK parmagi, yani biri istese deprem yapabiliyor mu?
Ardindan su siralarda CINE-5te gösterilmeye baslanacak olan, Komplo Teorileri isimli film geliyor. Izlemeyenler için yaziyorum, eski bir ajan olan filmin kahramani, çesitli teoriler üretiyor ve ilgili makamlara bildiriyor. Bunlardan biri Amerika Baskanina düzenlenecek suikastle ilgili. Filmin kahramani diyor ki Baskani öldürmek isteyenler, Türkiye gezisini bekliyor. Baskan Türkiyedeyken, sismik bomba atilacak, deprem olacak, Istanbul yikilacak, baskan da enkaz altinda kalip ölecek.
Nitekim filmin ilerleyen dakikalarinda Baskan Türkiyeye gelmeden az önce deprem oluyor ve binlerce kisi ölüyor.
Fisilti gazetesinin yaydigina göre, Izmit Körfezindeki alev topu, denizin içinde bulunan ve lava benzeyen madde, Altinci Filonun gelisi, bir Rus arastirma gemisinin depremden iki saat sonra Marmaraya girisi, bir Amerikan heyetinin Tsunami olup olmadigini arastirmak için bölgeye gelip dalis yapmasi, Amerikanin fevkalâde yakin ilgisi, uzmanlarin yeni deprem olabilir uyarilari depreme baska seylerin karistigi sanilarini arttiriyormus.
Tabii böyle anlarda insan beyni normalden çok farkli çalisiyor. Hele bizim gibi pekçok ise seytanin karistigi ülkelerde bu tür paranoyak düsünceler ortaya çikiyor.
Çikmakla da kalmiyor, bir sürü insan inanmasa da Valla neden olmasin? sorusunu soruyor. Olabilir mi?
Buraya kadar fisilti gazetesinin yayinlarindan derlenen bilgileri okudunuz. Peki gerçekten böyle bir bomba olabilir mi, olsa bile bunu kim, hangi amaçla ve Türkiyenin kalbine atacak cesareti nasil kendinde bulur?
Filmdeki gibi cani bir bilimadami olmasi mümkün degil. Bu silahi elinde tutan bir devletin su ya da bu nedenle bunu yapmasi da günümüz dünyasinda mümkün olamaz.
Geriye bir tek yanlislik ve sanal hedef olarak da Izmit Körfezini nisanliyor. Ama ne oluyorsa oluyor, sistem devreye giriyor. Ondan sonrasi malum.
Uçuk gibi geldi size de degil mi? Bana da öyle.
Amaaa, Ege Denizinde bir Amerikan gemisinin, dünyanin en gelismis teknolojisi ile denetlenen atesleme sisteminin, yanlislikla devreye girdigini ve gidip bir Türk savas gemisini, en önemli noktasindan vurdugunu, pekçok Levendimizin SEHIT oldugunu da unutamiyorum bir türlü.
CAN ATAKLI SIMDI ISSIZ
H A A R PSedat SERTOGLU 24 Agustos 1999 Sabah Gazetesi
Bu harfler, ABDnin en gizli askeri projelerinden biri olan High Frequency Active Auroral Research Program isminin bas harfleri Adindan görüldügü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu
Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazi kisilerin Internet araciligi ile HAARP projesini, Yildiz Savaslari filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine baglayip, birbirlerine iletmeye baslamalari. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inaniyoruz. Fisilti gazetesi akil almaz bir hizla yalan yanlis herseyi yayiyor. Bu nedenle konuyla ilgili dogrulari bilmekte yarar var..
Bu proje 6 yildan beri, Alaskada Gakona askeri üssü yakinlarinda, ABD Hava ve Deniz Kuvvetlerince gerçeklestiriliyor. Resmi amaci, Iyonosferde arastirma yapmak. Bu projenin gerçeklesmesinde üç Amerikan sirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadi ve hâlâ oynuyor..
Amerikali askeri yetkililere göre,
HAARP sunlari gerçeklestirecek:
1-Atmosferdeki termonükleer araçlarin elektromanyetik vuruslarini degistirmek,
2-Denizaltilarla haberlesmeyi kolaylastirmak,
3-Radar sistemlerini son derece gelistirmek,
4-Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu disinda tüm haberlesmeyi durdurmak,
5-EMass ve Cray bilgisayarlari ile ortaklasa, topragin altini çok derinlere kadar incelemek,
6-Büyük alanlarda petrol, dogalgaz ve mineralleri tespit etmek,
7-Cruise füzeleri gibi her türlü saldiri silahi ve uçagi havada imha etmek.
Gelelim, bu projeye karsit olan Amerikali bilimadamlari da var. Bunun son derece tehlikeli oldugunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanin tartismasiz hakimi olur..
Projenin karsitlarindan biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonalde göre, elektromanyetik teknoloji bakin daha neler yapabilir:
1-Iklimleri degistirebilir,
2-Kutuplari eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3-Ozon tabakasi ile oynayabilir,
4-Deprem yaratabilir,
5-Okyanus dalgalarini kontrol edebilir,
6-Dünyanin enerji alanlari ile oynayarak, insan beynini kontrol altina alabilir,
7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama olusturabilir
Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kismi.. Dehset degil mi?
Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan Spacecast 2020 projesi ile ilgili olarak Çevreyi degistirme teknikleri ile bir baska ülkeyi yok etmek veya zarara ugratmak yasaktir açiklamasini da yapmis durumda
Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantigi üzerine kurulduguna göre, Zbigniev Brezinskinin 1970lerde sözünü ettigi Ilerki yillarda teknolojiye bagli daha kontrollü bir toplum olacagi ve elitlerin bu imkani kullanacagi cümlesi sanki gerçek oluyor
ABD eski Baskani George Bush, Yeni Dünya Düzeni cümlesini kullanirken, acaba sadece, siyasi anlamda mi bunu söyledi?
Sizce HAARP ile ilgili bir baska ilginç seyi anlatalim Bu konuda Webde açilan sayfalar, buradaki konusmalar, gelen bilgiler, tartisilan konular sik sik esrarengiz eller tarafindan silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yilindan bu yana, en çok sansüre ugrayan konu durumunda
Bir de bu konuda yazilmis olan ve adini çok ilginç buldugumuz bir kitaptan söz edelim:
Angels Dont with HAARP..
HAARP tartismasi ABDde daha çok uzun sürecege benziyor.
17 agustos 1999 depremi..(2)
Ruslarin yardim için gelen gemisi neden bogazlardan içeri alinmadi. (Çünkü Ruslar ABD ve Israilin TESLA Deprem Makinesini denedigini anlamisti ve kanitlar olabilecegi düsüncesi ile Gölcüke acilen bir gemi göndermislerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarinin açiga çikmasi sebebi ile bunlari birilerinin görmesini istemiyorlardi.)
17 Agustos 1999, Gölcük Saatler gecenin üçüydü ve insanlar can havliyle kendilerini evlerinden disariya atarken sanki bir kiyameti yasiyor gibiydiler. Ali Kirca' nin yönettigi Siyase Meydan'inda enkazdan kurtarilan bir bayan sunlari söylüyordu O gece ne oldugunu bilmiyorum ama bildigim bir sey var ki bu, depremden farkli bir seydi. Bir iddiaya göre depremden hemen önce Gölcük' ten Avcilar' a kadar genis bir alanda görülen "atestopu" ile ilgili bilimsel bir açiklama yapilamiyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 76 yillik tarihinde Rütbe Devir-Teslim Törenleri Uluslar arasi olmamasina ragmen Israilli Subaylar neden geldi.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 76 yillik tarihinde, Israilli Subaylarin TSK devir teslim törenlerinin hiç birine katilmamislar iken, neden 17 Agustos 1999 tarihindeki Donanma Komutanliginin devir teslim törenine katildilar.Ruslarin yardim için gelen gemisi neden bogazlardan içeri alinmadi. (Çünkü Ruslar ABD ve Israilin TESLA Deprem Makinesini denedigini anlamisti ve kanitlar olabilecegi düsüncesi ile Gölcüke acilen bir gemi göndermislerdi fakat patlama sonucunda cesetler ve makine parçalarinin açiga çikmasi sebebi ile bunlari birilerinin görmesini istemiyorlardi.)
Gölcükten Istanbul Avcilara kadar genis bir alanda insanlarimiz tarafindan görülen Ates Topunun ne oldugunun hala açiklanamamasi. (HAARP-TESLA Makinesi sayesinde iyonosfer tabakasindan yeryüzüne yansitilan isik) Depremde görülen bu Ates Topunun, bilim adamlarinin Deprem Isimasi oldugunu söylemelerine ragmen, neden diger depremlerde benzeri bir isima yasanmamistir. Furkan Dergisi Temmuz 1999 sayisinda, yer alan ifadeler aynen söyledir. Mesela basina verilmeyen, ancak istihbarat kapsaminda edindigimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir. Kapilar kendi kendine açilmakta, mühimmat depolari içinde, siyahi ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalismakta.. HAARP-TESLA Makinesi Hakkinda Sedat SERTOGLUnun Köse Yazisi (24 Agustos 1999 Sabah) Bu harfler, ABDnin en gizli askeri projelerinden biri olan High Frequency Active Auroral Research Program isminin bas harfleri... Adindan görüldügü gibi yüksek frekansla ilgili bir program bu...
Bu konuyu gündeme getirmemizin nedeni, son zamanlarda bazi kisilerin Internet araciligi ile HAARP projesini, Yildiz Savaslari filmleri senaryosu türünden senaryolarla Körfez depremine baglayip, birbirlerine iletmeye baslamalari. Hayal gücü oldukça yüksek bir milletiz. Kendimiz uydurup, sonra da kendimiz inaniyoruz. Fisilti gazetesi akil almaz bir hizla yalan yanlis herseyi yayiyor. Bu nedenle konuyla ilgili dogrulari bilmekte yarar var..
Bu proje 6 yildan beri, Alaskada Gakona askeri üssü yakinlarinda, ABD Hava ve Deniz Kuvvetlerince gerçeklestiriliyor. Resmi amaci, Iyonosferde arastirma yapmak. Bu projenin gerçeklesmesinde üç Amerikan sirketi ARCO, Raytheon ve E-Sistemleri, önemli rol oynadi ve hâlâ oynuyor..
Amerikali askeri yetkililere göre, HAARP sunlari gerçeklestirecek:
1-Atmosferdeki termonükleer araçlarin elektromanyetik vuruslarini degistirmek,
2-Denizaltilarla haberlesmeyi kolaylastirmak,
3-Radar sistemlerini son derece gelistirmek,
4-Çok büyük bir bölgede, ABD ordusu disinda tüm haberlesmeyi durdurmak,
5-EMass ve Cray bilgisayarlari ile ortaklasa, topragin altini çok derinlere kadar incelemek,
6-Büyük alanlarda petrol, dogalgaz ve mineralleri tespit etmek,
7-Cruise füzeleri gibi her türlü saldiri silahi ve uçagi havada imha etmek.
Gelelim, bu projeye karsit olan Amerikali bilimadamlari da var. Bunun son derece tehlikeli oldugunu savunuyorlar. Çünkü, onlara göre, HAARP öylesine bir güç haline gelebilir ki, elinde tutan dünyanin tartismasiz hakimi olur..
Projenin karsitlarindan biri olan, ülkenin en ünlü jeofizikçilerinden Prof.Gordon J.F.MacDonalde göre, elektromanyetik teknoloji bakin daha neler yapabilir:1-Iklimleri degistirebilir,
2-Kutuplari eritebilir veya yerinden oynatabilir,
3-Ozon tabakasi ile oynayabilir,
4-Deprem yapabilir,
5-Okyanus dalgalarini kontrol edebilir,
6-Dünyanin enerji alanlari ile oynayarak, insan beynini kontrol altina alabilir,
7-Radyasyon yaymayan termonükleer patlama olusturabilir...Bunlar yapabildiklerinin sadece bir kismi.. Dehset degil mi?
Ancak, Amerika Hava Kuvvetleri, iklimlerin kontrolünü amaçlayan Spacecast 2020 projesi ile ilgili olarak Çevreyi degistirme teknikleri ile bir baska ülkeyi yok etmek veya zarara ugratmak yasaktir açiklamasini da yapmis durumda...
Bu proje çok küçük sinyallerle çok büyük enerjileri kontrol etme mantigi üzerine kurulduguna göre, Zbigniev Brezinskinin 1970lerde sözünü ettigi Ilerki yillarda teknolojiye bagli daha kontrollü bir toplum olacagi ve elitlerin bu imkani kullanacagi cümlesi sanki gerçek oluyor... ABD eski Baskani George Bush, Yeni Dünya Düzeni cümlesini kullanirken, acaba sadece, siyasi anlamda mi bunu söyledi?
Sizce HAARP ile ilgili bir baska ilginç seyi anlatalim... Bu konuda Webde açilan sayfalar, buradaki konusmalar, gelen bilgiler, tartisilan konular sik sik esrarengiz eller tarafindan silinip yok ediliyor. HAARP, bu konuyu inceleyenlere göre, 1994 yilindan bu yana, en çok sansüre ugrayan konu durumunda...
Bir de bu konuda yazilmis olan ve adini çok ilginç buldugumuz bir kitaptan söz edelim:
Angels Dont with HAARP..
HAARP tartismasi ABDde daha çok uzun sürecege benziyor...
Itibarhaber...8 Nisan 2008