kate winslet ablamızın ciddi bir oyunculuk sergilediği etkileyici bir film. hukuk- yargı-adalet ve insanlık üzerine dikkate değer ifadelemeleri ortaya koyan güzide bir edebiyat eseri uyarlaması.
film kısmen karanlıkta dans'ı fazlaca ise son yılların en nitelikli işlerinden başkalarının hayatı 'nı çağrıştırdı bana. dün izlediğim bu filmle ilgili çok fazla analiz yapmak istemiyorum. izletiyor kendisini, derdi imanı belli. fakat şu gizlenmiş bir hayata mal olmuş sır, utanma duygusuna ve onun içsel gelgitlerine o kadar yoğun ve hisli göz kırpıyor ki budur dediriyor insana. filmin vites büyütüşünü bir kare açıklıyor zaten. bir arkadaş gözden kaçırmamış ben farklı bir değerlemede de bulunacağım bu sahneye dair. yazalım şimdi.
--spoiler--
kadınla çocuk yemek yemek için oturuyorlar masaya. garson gelir, hanna menüye bakarken inanılmaz tedirgin ve ezik ruh halini o kadar iyi yansıtıyor ki (kate işte)... başta tedirgin sonra sıkılarak çocuğun söylediğinin aynısından istiyor. yan masadaki çocukların menüye gülerek eğlenerek bakıp seçim yapmaları hanna'nın ruh halini ve yaşadığı kompeksi vermekte o kadar başarılı ki. kişisel bir eksiklik eziklikle birbirini bütünlüyor ve iç burkuyor. aynı kare de bence biraz komikliğe oynayan bir uzantı var. garson hanna'yı çocuğun annesi olarak zikrediyor. çocuk bunun aksini hanna'yı öperek ispatlıyor. hoş bir uzantı... ve iç burkan detaydan sonra yüzde tebessüm bırakıyor.
--spoiler--
işin bonusu için:
--spoiler--
bir de o yıllar sonraki görüşme de ufaklık (büyümüş artık) hanna'nın hala yaşadığı yoğun sevgiyi el vererek göstermesine soğuk ve mesafeli biraz. belki geçmişe binaen bırakılıp gitme hırsı belki de zamanın alıkoyup değiştirdikleri... ama mesafe ve soğukluk hanna'nın yıllar sonra sevgisine karşılık istemediği şey...
--spoiler--