An kelimesi yazıldığı kadar çok kısa, çok yalnız. Tıpkı biz gibi... Bizim ömrümüz gibi... Başkalarına kızamayız biz acı çekerken gülebildikleri için. Çünkü biz de yüzümüzde koca bir tebessümle gezerken birileri iliklerine kadar yalnız ve yorgun.
Yine birileri bir yerde hüznün koynuna düşecek, yine birileri bir yerde sevince boğulacak ve birileri bir yerde sahip olamadıkları için kıskanclıktan kuduracak... Biz duymayacağız.. Biz hayatımıza olağan rutinliğinde devam edeceğiz.
Birileri çok güzel olamadığı için ağlayacak sızlayacak, tüm güzel insanlara sövecek. Birileri çirkinliğini, eksikliğini umursamadan hayata çelme takacak. Birileri sakat kalacak, dayak yiyecek, tecavüze uğrayacak, sömürülecek, kandırılacak, ölecek, öldürülecek... Ve bunlar şimdi, şuanda olmasına rağmen hiç birimizin ruhu bile duymayacak
Hayat böyle birşey işte; karışık, yorucu en önemlisi yalnızlık üzerine kurulu
Hüznümü ruhu bile duymayanlara karşı kan dolar gözlerim. Bazen de oluk oluk akar... Ben ağlarken gülebildiler diye, benden daha çok sevildiler diye, benden daha güzel oldular diye insanlara kızmaktan ziyade hayata kızgınım. Hayatsa zaten bana hep kızgındı. Karşılıklı iddialaştık. O bana 'düş' dedi Ben o'na 'sus' ... Hala kabullenemedi ama tüm iddiaları ben kazandım ;)