Uzundu hikâyesi, anlatmaya başlanamayacak;
Ulaşılamayan şehir Viasey'de bir sevilen vardı.
Viasey'de, armonik, hali-hazırda özdeşleşmişti adı.
Hiç görmediği yerlere özlem duyan, seven vardı, bir genç;
Duyduğu hasret ne şehre idi, Viasey'e, ne güzelliklerine..
Ne romantik anlar yaşatan ışık şehri Viasey'e, ne O'nun şaaşalı köylerine..
Tüm hayallerinin, ölümünü de yaşamını da, ruhuna işlendiği şehir idi Viasey.
Görüntüler vardı aklında, gündüz hayalcisi bu gencin.
Sokaklarında yürüdüğü ancak görüp de dokunamadığı, konuşamadığı üstelik,
Sevdiceği ile Viasey'de.
Mavi, kızıl ışıklar ile üstüne örttüğü yapay güzellikleri ile nehirleri,
Islak, parlak ve parkeleri ile sokakları, zihninde bir dünya idi Viasey.
Uzaklaştıran, bağlayan, prangalar vuran pahalı, zavallı tüketim odacıkları,
Cennet illüstrasyonu ile yetiştirilmiş ağaç ve altına düzdükleri kaldırım taşları,
Kesinlikle hayalini kurduran bir şehir değildi Viasey.
Yalnız, gel gör ki bu genç, içinde barındırdığı ihtirasa bir anlam katmaya çalışıyordu.
Bir açıklama ya da gerekçe, neden Viasey sualine.
Öyle ki bu uzaklaşmış, mesafe koymuş ruhbanlarla arasına, şehir;
Sevdiceğine atmosferinden hava, bulutlarından yağmur damlaları..
Fırınlarından sıcak, kızarmış hamurlar, dağlarından temiz ve berrak sıvı sağlıyordu.
Hayat verendi sevdiceğine Viasey, almasını en son istediği -sevdiği genç tarafından- , canını.
Öyle ki bu, yapay güzellikler ile illüzyon izleten gözlere, şehir, Viasey,
Sevdiceğinin gözlerine güzel geliyordu, terk etmesi güç köylerine bağlıyordu.
Tek korkusu vardı gencin, sevdiceğini sevdirmesi idi kaldırımlarından yürüttüğü bir başkasına Viasey'in.
Tek "avuntusu : " ise "karanlık" ve "kırıcı" bekleyişte Viasey'in katı vicdanına ve seçimlerine; seçebileceği,
"Dur ne olur!" demesiydi günlerce, dua edercesine ancak dua etmeyerek, tüm hücreleri ile isteyerek:
"Beklet. Beklesin. Ben görmeden gitmesin. Kaldırımları yalnız yürütmesin, ıslak ve soğuk kış günlerinde.
Viasey! Beklet, beklesin. ismini anıyorum, rüzgârlarla gönderiyorum arzumu diyarına, yapışkan ve kasvetli yaz günlerinde."
Serenattı bu, gencin tek sahip olduğu, ulaşacağı güne kadar tutunduklarından biri olduğu.
Rüzgârın şefliği eşliğinde, kuşların melodik ıslıkları ve gök gürültülerinin ihtişamlı katılımı ile.
Aşkı gibi doğal, sade ve basitlik içeren bir serenattı bu; gencin "her gün" farklı motiflerle süsleyerek işlediği.
Günübirlikti sözleri, hüzündü bazen, kederdi. Tutunması gereken huzur, kaybetmemek üzere elde etmek istediği,
Her anını sevdiceğinin hayali ile "vücut buldurduğu" mutluluk idi bazen.
Görüntüler. Görüntüler vardı her gün gözlerinin önünde bu çaresiz gencin. Sevdiceğine sahip olan Viasey şehrinde.
Sonunu düşünmek istemiyor, orada hep mutluluğu ve kavuşmayı barındırıyordu.
Viasey ne kadar tutsak etse de O'nu, O sevdikçe sevecek, bulundukça bulunacaktı genç, Viasey'de.
Zalimdi şehir!
Zalimdi yolları.
Zalimdi mesafeleri Viasey'in.
Zalimdi zaman, geçirttirmiyor muydu Viasey, topraklarında zamanı hızlıca?
Zalim Viasey! Zaman da tutsaktı orada.
Sevdiceği de tutsaktı orada.
Parkeleri, pahalı, zavallı tüketim odacıkları, cennet illüstrasyonu ile yetiştirilmiş ağaçları ve
Altına döşediği kaldırımları ile bir hayal dünyası idi Viasey bu gence. Hayalini kurmadığı yalnız,
Sevdiceğine hava olan, su olan ve O oradayken orada olmaya çalıştığı şehirdi Viasey.
Serenattı bu, gencin tutunduklarından biri:
"Viasey! Ulaşılamayana ulaşılamaz diyar olmuş.
Yârime yar etme, ümidime kar düşmesin.
Hayalimi bulandırma, hayalime yar etme, karanlığıma kar düşmesin.
Viasey! Zamanı tutsak etmiş, sevdiceğime zindan olmuş."
Rüzgârın şefliği eşliğinde, kuşların melodik ıslıkları ve gök gürültülerinin ihtişamlı katılımı ile,
Aşkı gibi doğal, sade ve basitlik içeren bir serenattı bu; gencin "her an" farklı motiflerle süsleyerek işlediği.