usta belgeselci enis rızanın bu son çalışması, kâğıt toplayıcılığından sahaflığa varan oldukça sıra dışı yaşam öyküsüyle oktay çetinkayanın serüvenine odaklanıyor. adanadan istanbula, oradan bodrum, kuşadası, ortaca ve tekrar istanbula uzanan çöp döküm sahalarından kâğıtçılığa ve sonrasında sahaflığa uzanan, büyük bir emek ve dirayetle yaratılmış bir kendini inşa faaliyeti oktay çetinkayanın yaşamı. birçok kimliği bir arada barındıran ama bunlardan hiçbirine indirgenemeyecek şahsına münhasır bir fani geri dönüşümün önemi ve yaşamın bir kendini inşa faaliyeti olduğunu ziyadesiyle gösteren bir çalışma
bu belgesel film bir sokak çocuğu, bir kâğıt çöpçüsü, bir müslüman, bir baba ve bir sahafın öykücüsünü anlatıyor. hepsinin tek bir adamda buluştuğu bir öyküyü...
oktay çetinkaya hayatına adanada, daha ilkokul sıralarında su satarak başlar. kaportacılık, kâğıt çöpçülüğü, sokak çocukluğu yapar. bir süre sonra kâğıt çöpü bol olan istanbulda bulur kendini. sokakta kâh kâğıt toplayıp kah sokak çocukları ile zaman geçirirken tanıştığı insanlar sayesinde kitap okumaya başlar. çöpten bulduğu kitaplar artık onun için satılacak kâğıttan öte bir anlama bürünür. bulduğu kitapları okuyarak ve biriktirerek başladığı maceraya beyoğlunda bir sahaf dükkânı açarak devam eder. ama hep sokakla, sokakta yaşayanlarla olan bağını koruyarak, hep sokakları özleyerek...
hayat dolu bu genç adam bize istanbulun arka sokaklarının, sokak çocuklarının, tinercilerin, dilencilerin kısaca arkadaşlarının şehrin aslında görmekten hoşlanmadığımız hayalet insanlarının hikâyesini kendi hayatında geçirdiği dönemlerle anlatıyor. çünkü oktay aslında tüm bu karakterlerin birleşiminden oluşmuş, gerçek hayatında hepsini yaşamış ve hala da içinde taşıyan bir adam.
oktayın hikâyesi/hikâyeleri sokakta yaşayan insanlara daha olumlu yaklaşmamızı ve onlarla ilgili daha sıcak şeyler düşünmemizi sağlıyor.