ağlatan, hasta yapan, asosyal adamın baş ucu müziği. sonbahar'ı sevdirir, yazdan ve de özellikle ilkbahardan nefret ettirir. kimi zaman deniz kıyısında slow novembre şarkıları dinleyip iki bira çakmaktır, kimi zamansa yolculuk sırasında ormanların yanından geçerken ağaçların o yalvarıyormuş edasındaki şekline bakıp durduk yere hüzünlenmek.
platonikçe sevdiğiniz kişi, sevginizi hemen ertesi gün itiraf etme kararı aldıktan sonra ona açılamadan başka bir evrene göçmüşse bir daha karşı cinsle konuşamamak, onlardan uzaklaşmak, sanki yemin etmişcesine istemsizce onlarla konuşurken kitlenip kalmak, hayvanca, şuursuzca bir tabir olsa da badağın önde gideni olmaktır bazen.
tüm bu olanlardan sonra, bu tür "ortamlarla" bir alakanız yokken birden allah'ın laneti bir yerden the silent enigma adlı bir albümün elinize geçmesi ve "bu bir tesadüf olamaz!" diyip hayatınızın değişmesidir. değil karşı cinsten, hemcinslerinizden bile arkadaş edinememek, konuşurken iki-üç kelimeden ibaret kısa cümlelerle derdinizi anlatmaya çalışmaktır.
yanlış olduğunu bile bile böyle yaşamaya devam etmek, velakin tanrının böyle istediğini düşünmektir.
aslen hayatın size s*ktir çektiğini anlamaktır doom metal. asla "normal" olamayacağınızı, çok büyük bir lanet yediğinizi bilmektir.