verilen sözü tutmamanın verdiği azap

entry1 galeri
    1.
  1. hafızalara, bünyeye, mideye her yere saplanır. çıkmaz.
    gün gelir bir hafta evden çıkmazdım. hani kendi kendini depresif ilan etme durumları. polyannacılıkla da pek ilgilenmiyorumdur o vakitler. anne baba da diş gıcırdatma olayındadır. ciddi ciddi evde fazlalığımdır. camışlar gibin hiç kalkmadan yatsam anca o gadaa mutlu olurumdur. bunun nedeni yıllarca ağır bir üniversite eğitiminin ardından dinlenme değil tabii ki de. çoğunun inek bağlasan bitirir dediği bölümden mezun olmuşumdur ve işe başlamam için sınava girmem gerekiyordur. ben henüz kendimi sınava hazırlanma aşamasında görmediğimden böyle hayalete bağlamışımdır.

    işte böyle bir ruh halinde tanıdım osman'ı.
    sınıfa ilk girdiğimde kafayı kaldırdığım an gördüm onu. o kadar ışıltılısını görmedim görmemde. bu kadar delici bakış anca hafif animasyonla elde edilir. iyi ki sürekli bakamıyordu. utangaç olması karşıdakinin bu etkileyici bakıştan kurtarıyordu. kendime döndüğüm an içimin burkulduğunu hissettim. osman'dan gelen yoğun hisler beni köreltmişti. gülümsüyordu çoğunlukla ama yine de merak uyandırıcı bir bilinmezi vardı. acılı bilinmeyen.
    o aralar daha kalkmamıştı şu sarı dosya zımbırtısı. teneffüste açtım dolabı tek tek okudum herkesi. osman'a geldiğimde mıhlandım.
    mardin'li.
    anne baba ayrı.
    anne mardin'de, baba izmir'de.
    amcasıyla yaşıyor osman.
    amca oğluyla (mahmut) aynı sınıfta. onun dersleri çok iyi osman'a nazaran.
    dokuz yaşında osman ama. mahmut'tan daha küçük bünyesi.
    ve mahmut sıcakkanlı , konuşkan. osman'ın cümleleri bitmiş gibi çoktandır, dondurucu.
    on güç geçmişti ama ben alışamamıştım hala. okuldan döndüğüm an tek konu vardı osman. osman'ın bügünkü attığı gülücük sayısı, osman'ın derslerden alamadığı ödülleri ona türlü bahanelerle vermem. hatta evlat edinmek için yapmam gerekenler!. bu durum annemde ''bıraksa işi de yatmaya devam mı etse'' düşüncesine kapılmasına yol açmıştı ama ben ciddiydim kendimce.
    bir gün beden eğitimi dersinde tek başına dolanan o'na gittim. gülümsedi ama gözleri yine habersizdi bu gülücükten. konuştum durmadan. ona cevap hakkı vermiyordum. bu durum hoşuna gidiyordu. derken konuyu ailesine getirdim.
    - annem yok. babam izmirde. bir kere beni de götürdü izmir'e, dedi. bu sefer gözlerinde birkaç belli belirsiz yıldız gördüm.
    + denizi gördün mü, dedim.
    - evet, dedi. ilk defa yüzüme baktı ve içten gülüyordu.
    işte o an ağzımdan çıkanları ben de onunla duydum.
    -bundan sonra hep yanındayım osman. ne zaman istersen yanında olacağım. seni hiç bırakmayacağım.

    dil kemiksiz,düşünceler fişek.............................................................

    o son cümleden sonra koşarak ayrıldı yanımdan osman. arkadaşlarının yanına gitti ve mutluydu hissettim.
    öğle arası verildiğinde yerime başka biri oturmuştu. kıl oldum hatuna. 3/a nın yeni öğretmeni dediklerinde başım uğuldamaya başladı. görev sürem bitmişti. ne bok yiyeceğimi bilmez halde sırıtır gibi yaptım.
    ben önde o arkada sınıfa girdik. bişiler saçmaladım. yeni öğretmeniniz bla bla... kadını yalnız bıraktım ve dışarı çıktım. titriyordum. kendimle tartışıyordum. kadını sevmedim, soğuktu. yakından ilgilenemezdi ki osman'la. ben napmıştım; güvensizlik tohumlarını tekrar yenilemiştim.

    derken kadın vedalaşmam için sınıfı boş bıraktı. girdiğimde herkes kırgındı bana. en çokta osman. sağanak halindeydi. gözyaşlarını saklama gereği hissetmiyordu. çocuk olmanın en büyük kozunu kullanıyordu ve ben hiçbir şey yapamadım.
    5 sene geçti. ana baba yoksunluğu üstüne bir de ben attım kazığı ona. brçok görev yaptığım yerden iz kaldı hayatımda ama hiç böylesine acı iz yaşamadım - yaşatmadım.
    0 ...