Adını nerden aldığını bilmiyorum, zihnimde hep uçuk kaçık mavi bir gökyüzü olarak yer etmiştir kendisi, su gibi şeffaf, gökyüzü kadar duru, anne baba gibi koruyucu , martılar kadar özgür, su damlası kadar hassastır kendisi, ona deli gibi koşmak isterim, ona sımsıkı sarılmak, omzunda hıçkırıklara boğularak ağlamak isterim, giderim soru sormaz, koşulsuz şartsız sarılır, sanırsınız ki bir tek annem babam beni korur kollar, oda size öyle sarılır, sorgulamadan, yargılamadan dinlemeye başlar. istediğin şeyi veremesede, seni can kulağıyla dinler, zaten siz o şeyi çok da istemiyorsunuzdur sadece o umut , o şeye kavuşma umudunu seviyorsunuzdur. O umudu konuşmayı seversiniz ya da içinize atmayı gizlemeyi istersiniz, tüm dengesizlikleriniz hatalarınız sizin onsuz olacağınız anlamına gelmez, siz hatalı bir insan olabilirsiniz, yanlış da yapmış olabilirsiniz, o size şöyle demez sen bunu hak etmiyorsun , ya da benim dediğim gibi sen aslında bunu istemiyorsun. Duygularına isteklerine saygılı, istediğin herneyse yanındadır, sen uğraştığın pes etmediğin sürece oda yanındadır, ama sen bıraktığında oda seni bırakacaktır. Düşün ki senin isteklerin için kim senin kadar mücadele eder, bi tek o. Kaybettiğinizde yaşamak imkansızlaşır, tutunacak dalınız yoktur artık, bizim uğruna ağlayıp sızlayacağımız zor bir hayatımız yoktur, canımızı yakan, canını yaktığımız sevdiğimiz yoktur, kavuşamadığımız aşklarımız, özlemlerimiz, kayıplarımız, bitmiştir, demekki yolun sonundayızdır artık, niye yaşayalım ki, umut bizi terketmiştir. nefes alma sebebim, olmadığında boğulacak gibi olduğum şey, gittiğinde dönmesi için yalvardığım, dua ettiğim umudum, seni küstürebiliriz, seni kaybedebiliriz, sen bizleri sakın ha terketme.