"gerçek" olduğunu söylemek çok iddialı olur. ancak tanrının olmama ihtimalinden bahsetmek daha doğrudur. bazıları tanrının varlığı ile yokluğunun yazı-tura ihtimalleri kadar olduğunu söylerler. yani %50-50. ancak bu doğru olamayabilir. yani evren hakkında pek az şey biliyoruz. üstüne üstlük peygamber olduğunu iddia eden adamlar hakkında da pek az şey biliyoruz. bize deniyor ki, bundan 2000 yıl önce yaşamış birinin şu mucizeleri vardı. biz o mucizeleri tekrar göremeyeceğimiz için seçim yapmak zorunda kalıyoruz. tamamen kulaktan dolma bilgilere inanıp inanma kararını veriyoruz. halbuki olayla yakından uzaktan ilişkimiz yok. sadece bize verilen direktifler var. kaldı ki o adamlar, varlığı normal yollarla ispatlanamayan şeylerin var olduklarını iddia ediyorlar. mesela tanrıya inanın diyor muhammed. yada onların dilinde "allah" a. peki bu "allah"ı bir tek sen görüyorsan (temasa geçiyorsan yani), ben nasıl inanıcam ona? bazıları çıkıp buna diyorlar ki, "zaten tanrıyı görseydin sınav olmazdı". iyi o zaman, bende şunu diyeyim: "uzayın sonsuz uzaklığında tuhaf yaratıklar yaşıyor. ama onları bir tek ben görebiliyorum. siz göremezsiniz." ben nasıl görüyorum? görüyorum çünkü seçilmiş kişi benim. vs. şeklinde söylediklerime de inanmak zorundasınız demekki? çünkü aksini ispatlayamıyorsunuz. muhammed söylediğinde inanmak kolay ama ben söylediğimde inanmak zor. peki aramızda ne fark var onunla? tutup bana, o şöyle iyi ahlaklıydı, şöyle tatlı dilliydi diye dem vurmayın. tek birşey bile bilmiyorsunuz onun hakkında. sadece söylentiler var, kulaktan kulağa dolaşan. ve inanmak istiyorsunuz inanıyorsunuz. işte tanrı inancı da bunun gibi birşey. sığınacak bir dala ihtiyacınız var, hooop, hiçkimsenin göremediği birşey yardımınıza yetişiyor.