iki takım arasındaki ciddi güç farkını gözümüze sokan maç olmuştur. almanya'nın disiplini, sahaya yayılışı, futbola bakışı türkiye'nin çok ilerisinde. öncelikle bunu anladık gördük. açıkçası, maçtan önce almanya'yı kupa için veya gruptan çıkmak için 5-0'a şartlandırsaydık (psikolojik bir koşullandırma edasında)hiç zorlanmadan bu skora ulaşırdı türkiye karşısında. bunu görmek üzüntü verici. çünkü 3-2 kaybettiğimiz dönem, zaman zaman almanya'yı ısırabiliyorduk artık onu da yapamıyoruz. onlar gayet rahat ve iddaasız çıktıkları maçı rölantide rahat alabiliyorlar. özelikle her şeye rağmen hakan balta'nın zamanında atılmış golüyle 1-2 olan maçı son dakikalarda çevirebilecek gücü ortaya koyamadık. ciddi sayılabilecek bir atağımızın akabinde almanlar gevşek modta oyunu sahamıza yıkıp penaltı dahi yaptırdılar. üstlerine gitmedik, gidemedik.
sahada arda ve ilk yarıda kısmen(tam değil) hamit dışında ne yaptığını bilen futbol mantelitesini sahaya yansıtan türk yoktu! ikinci yarıda hamit kaybolunca buna 3-4 yıldır vasat sayılabilecek vizyonunu daha da daraltmış ve küçültmüş mehmet'le orta sahada bir şeyler yapabilmek mümkün görünmüyordu. üstüne üstlük zayıf türkiye liginde baştacı yaptığımız gökhan gönül'ün kanadının hangara dönmesini ekleyince maça tutunma olasılığımız kalmadı.
maçın türkiye adına tek sevindirici yanı gökhan töre'nin leziz futboluydu. sonuçta, almanya türkiye arasındaki futbol farkını kendi grubumuzdaki belçika, azerbeycan veya kazakistan arasındaki güç farkına benzetebiliriz. o kadar fark var yani. belçika nasıl azerbeycan'ı eline kolunu sallayarak yenebiliyorsa almanlarda türkleri rahat rahat yeniyor. değişen yok bu cephede.