hakkında üniversitede başlayıp da bitiremediğim araştırma ödevimin konusu olan ülkedir. tamamlanabilir metini de ekleyeyim de tam olsun:
birçok farklı kültürü ve inanışı bünyesinde barındıran bir ülkeden bahsetmek; uzlaşmayı, toleransı, barışı, ideolojik çatışmayı, tarihi, coğrafyayı ve edebiyatı etraflıca masaya yatırıp dikkatli bir incelemede bulunmakla eşdeğer olmalıdır. Etnik gruplar, göçmenler, göçebeler, yabancılar ve beraberinde yaşattıkları kültür ve inanışlar; geniş bir eleğe serpilmeli ve altından düşecek saf bilgiler ile ortaya öyle bir eser çıkarılmalı ki, ele alınan ülkenin senelerdir sahip olduğu toplumsal hoşgörünün arka planı anlaşılsın ve rasyonel bir bakış açısı oluşturulsun.
Arap medeniyeti çatısı altında, pek çok etnik grubun, kabilenin ve beraberinde getirdikleri kültür ve inanışların birleştiği ülke Fas, tarihinde birçok dış gücün politik etkisine maruz kalmış, edebi hayatına müdahale görmüş, coğrafik değişimler yaşamış, dini farklılıklara tanıklık etmiştir. Modernizm ile klasizm arasında gelişen bir edebiyatı, zengin tabaka ile alt-orta kesim arasındaki yaşam farklılıkları, hayat koşullarına göre mesken edinilmiş ve bu koşullara göre dizayn edilmiş şehirleri, Batı'nın ülkeye olan coğrafik ve tarihi yakınlığı ve ülkenin Batı'ya olan imrenme öyküsü; daha az tartışmacı bir deyiş ile Batı'ya olan merakı ve araştırma tutkusu, hiç şüphesiz farklılıklara zihnen tamamen açık olan bir kültürün tutkusu ve daha birçok sosyolojik ve kültürel tanımlamanın odak noktası olan Fas hakkında gözlemlerde bulunmak, ciddi bir farkındalığa ve önyargısız, objektif bir dile ihtiyaç duyar. En önemlisi diğer birçok Avrupalı yazarların yaptığı gibi bizzat Fas'ın havasını solumaya, ekmeğini yemeye, çarşısında gezmeye, dilini öğrenmeye, kültürüne merak duymaya, özetle, Fas'ın sınırları içerisinde yaşıyor olmaya ihtiyaç duyar. Bu süreç, uzunluk ve kısalığına göre zengin ya da fakir bir içerik sağlar, Fas kültürü hakkında fikir sahibi olmak adına.
Toplumsal hoşgörünün temellerine dinamitlerin yerleştirildiği, ırkçılığın, hatta ülkesine göre köleliğin hala var olduğu medeni ve çağdaş, uzay çağının öncüsü, ekonomik liderliğin adı Avrupa'nın, ötekileştirdiği Doğu'nun ya da hakkında tek amaç güttüğü -sömürgecilik- Afrika'nın kültürel ve tarihi zenginliğine yönelmeye başladığı 21. Yüzyılda Fas, bütünü ile öğretilmesi gereken bir ders, imrenilmesi zaruri bir ülkedir.
Despotizm ya da kendisine ait olmayan bir bayrak altında yaşamak zorunda kalmak, bir etnik grubu kimlik ve itibar arayışı içine iten en büyük etmendir. Birçok etnik kabileye sahip ülkelerde sıklıkla görebileceğimiz toplumsal çatışmalar, savaşın günümüze ulaştığı yeni yüzlerinden birisidir. Emperyalizmin belki de artık dikiş tutmadığını, sivil ayaklanmaların, etnik uyanış adını verebileceğimiz aktivitelerin meydana gelmesi ile açıklayabileceğimiz bu 21. Yüzyılda Fas, bünyesinde bulundurduğu etnik grupların birlikte uyum içinde yaşadığı bir ülke olması itibariyle önemli bir konuma sahip. Hoşgörü içinde yaşanıyor olma görüşünü iki açıdan değerlendirebiliriz:
I. Bütünüyle çatışmanın olmadığını söylemek yerine küçük toplumsal anlaşmazlıkların ve ötekileştirmenin ürünü yabancılık yaşama ya da yaşatma durumunu göz ardı etmeyerek toplumsal hoşgörüden bahsetmek
II. Diğer modern Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıp, Fas'ın aralarında ne kadar daha insancıl ve barışçıl durduğunu ekleyerek hoşgörü platformunun varlığından bahsetmek.
insanoğlunun, farklılıklarından doğan birtakım ideolojik çatışmalarının olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Aynı ailenin fertleri dahi aralarında kan ve güçlü bir manevi bağ olmasına rağmen sorunlar yaşayabiliyorken, yabancı iki vatandaşın dini ya da kültürel görüşünün farklılığı neticesinde herhangi bir çatışmasından bahsetmemek yanlış olurdu. insan, kendisinde olmadığını gördüğü şeyi ya da kendi kültüründe belli bir kalıba oturtamadığı bir harici anlayışı her daim eleştirmiştir, eleştirecektir de. Bir ülkede, aynı toprak üzerinde yaşayıp, aynı ekmeği yemek, aynı sudan içmek ve aynı ülküyü paylaşmak, geldiği yer her neresi olursa olsun o etnik grubun fertlerinin ortak bir platformda toplanmasını sağlar. Fas, Amazigh'i, Tashelhit'i, Tafilat'i, Soussi'si, Sahravi'si ile zengin bir etkileşim içerisinde, farklı dillerin ve farklı kültürlerin kullanılıyor olmasına rağmen, barışa ev sahipliği yapmış bir ülkedir. Daha önce de dediğimiz gibi, insanoğlunun doğasından gelen bir özellikten ötürü; bir bakış ile bir söz ile bir görüş ile farklı olana eleştiri yapması gerçeğini de ele alarak, ufak tefek anlaşmazlıkların olmasını normal karşılamalıyız. insanların bu görüşe karşı çıkıp kusur araması olasılığını ise Fas gibi bir ülkeyi modern olarak kabul edilen ancak birçok psikolojik buhranları bünyesinde bulunduran Avrupa ülkeleri ile kıyaslayarak ortadan kaldırabiliriz. Bugün, ne yazık ki, Doğu'nun gıpta ile el açıp kulak verdiği Batı, bünyesinde Latin'i, siyahîsini, irlandalısını, Budistlini, Müslümanını, yerlisini, doğulusunu barındırdığı halde, kültürel çatışmanın ve sebebiyet verdiği çok ciddi insani suçlarının önüne geçememektedir. Batı'nın sahip olamadığı hoşgörüsünü dahi bahis mevzu etmeyip, insan ölümlerine bizzat tanıklık ettiğimiz bir dünyada yaşamaktayız. Peki, Fas'ın kendi içinde yaşadığı ya da yaşabileceği küçük etnik çatışmalarının boyutunu Batı'nın etnik çatışmalarına kıyasladığımızda hangisinin daha az ahlaki boyutlarda gerçekleştiği hakkında yorum yapmaya gerek var mıdır? Yaşı reşide ermiş bir bireyin para ile kolayca silah satın alabildiği bir ülkeden bahsetmek, etnik nefretin dışa vurum biçimini tarif etmede önemli bir gerçek olsa gerek.