benden kalan incelikler var sende
ateşimin örsüsün, sana akar ırmaklarım
akar ve biterim
bitmesek taşarız
bitmek kirlenir...
kime aitse kucağın
açık tut
ve diri
tutmasan insanlığın kirlenir...
bak sevda bu, tut söz
hem kim var ki böyle sevecek seni?
öpmesem dudakların,
yazmasam şiir
sevişmesem kadınlığın kirlenir...
ve bir gün değil, her gün her şey kirlenir
çalarak bir şeylerin hayattan ve insandan
yenibaştan
yenibaştan
kirlenmeyen tek şey ise
kirdir...
rüzgar
ve kar
kar...yurdumda
bir dal daha kırılıyor rüzgarda
kimseler bilmiyor
o dalı yeşertebilir miyiz feride?
baharda?
iki gözüm, kar yağıyor dışarıda
elimden terliyor ellerin
kar yağıyor yoksul gecelerine ülkemin
pencerelerine perdesizliğin
kara kan karışıyor!
kara bin damla kan düşürüyoruz
çoktandır ayaz günleri ülkemin.
karda
kar değil,
kan mevsimi.
bırak, serseri yağmurlar, darbeci generaller,
vizite kağıtları ve gündelik telaşlar bir an bir yerlerde kalsınlar!
gecenin yüzüne karşı konuşan cinayetlerde
ölümdü, kederdi, hasretti gördüm!
tüyleri dökülen bir kuşun yüreği kadar sıcak
ve bir kez ağzımızdan çıkmış bir küfürdü hayat!
şimdi göç yollarında mısın?
yurdunu mu yitirdin?
örselenmenin yurdu
yok! aşkın yurdu
yok! özlemenin
yok!
şimdi hasret iri gözlü bir çocuktur çırılçıplak kıyılarında
şimdi bir namlu gibi gözlerin
dışarıda kar dinmiş
çamlar gelin...
bak, bir izbe oda düşmüş payımıza
ısrarda çoğalıp inadına
ışıkları söndürelim
susmasın elim
tenimi tanı
kokumu
ve terimi
bu çığlık bir bıçak olup yırtacaksa geceyi
al, göm göğsüne dağlanmış suretimi
al da susalım biraz.
hep aynı göğe büyürken ellerimiz
bana bir ölüm tarif et feride
yakma cigaranı
çek şu kibriti de
olur ya
dinamit gibiyim bu gece...
aldırma! bir kerede sevk olunmuş suretim
kadınım
kardelenim
gülenim...