feride

entry75 galeri video2
    14.
  1. gel
    bata
    çıka
    çıkalım
    düşe
    kalka,
    gide dura,
    güle ağlaya...

    sonra zıbarıp kalmak için yer ayırttım bir 'palas palas'ta;
    oturup fotoğraflarına baktım, yazı makinamın içinde
    külleri temizledim. sokağa çıktım, yasak yürüdüm;
    üzerime
    adını almayı unutmadım...
    yollara dokunmadım, kedilere, camlara dokunmadım;
    yıldızlara... yıldızlara hiç dokunmadım,
    dokunsam düşecektin...

    sonra geceye şiirler okudum bitti
    bitmedin!
    bilsen ne çıkar; hem nasıl bileceksin?

    (sen bir şeyler bilsen bildiğinden ben çıkarım
    çocukluğuma dokunsan öksüz çıkarım...)

    şimdi sokaklardayım, sokaklarda...
    adın satırbaşlarında ayrılıkların
    oysa ben bu geceyi bilmiyorum, yolları bilmiyorum
    unutmayı hiç.

    şimdi sokaklar bile esniyor, uyumayı bilmiyorum...
    yanmamış bir gaz sobasının yerlere dökülmüş artıkları
    soluğumu kesiyor. soba boruları kırık camlardan dışarıya uzuyor;
    dışarıda kar, dışarıda rüzgar esiyor;
    uykusuzluğa uyuyorum...
    dört battaniye aldım üstüme,
    üşüyorum feride;
    kalkıp şiir yazacağım,
    ama hep şiir mi yazılırmış kuşatılmış gökyüzüne?

    yine o gitmelere gitmeden
    seni yorumluyor, sana yoruluyorum işte
    başka nereye giderim söylesene?

    sonra bir bakıyoruz biz kokmuşuz biz bize
    taşıdık, taşındık bitti
    öpüp durma üç numara traşlı kafamı öyle
    feride, kız, geldim işte
    ağlama, şişmanlarım yine
    yine sevişiriz sur dibinde bahar gelince

    feride, bu sen misin, nasılsın söylesene?
    ellerin... ellerin nerede?
    bak, ıssız bir ada gibiyim beni çevrele
    beni sar, beni sor, beni ağlat bu gece

    üşüyorum bana bir palto bul feride
    ya da aç ğöğsünü ısınıp kalayım öyle
    geceler çarpıp düşsün dalgın güzelliğine

    gözlerini sil ve bu sevda kadar koyu bir çay tutuştur ellerime
    yok, gitme!
    gitme, sen gidince sevmek yüreğimde düğümleniyor
    özlemeyi yutkunuyorum
    sonra pencerene ürkek kuşlar konuyor
    şu gök var ya şu gök, birden üstüme çöküyor
    yok, gitme!
    gitme aç göğsünü ısınıp kalayım öyle

    diyorum ki bir koluma seni
    çıkınca
    diğerine ülkemi
    gör ki payıma çığlıklar düşmüş ve kül geceleri
    benim yüzyılım hani?
    çarşılar çarşı mı şimdi?

    bana bir ülke getir feride
    üstünde masmavi bir gök olsun

    saçlarını çöz, sağrılarını
    ıslak taylar gibiyim
    ve tenin senin
    doludizgin bir ülke.

    gözlerimin ortasında
    gözlerinin ortası
    tenini hatırlat tenime
    bana aç vücudunun deltalarını
    kadın kokunu ver
    sulamak için rahminin kıraç topraklarını

    şimdi aşk,
    önce!

    (bu sensin
    ve sensin
    bu terin ve tenin ıslaklığı
    kal öyle
    ısıt gözlerimi gülüşlerinle...)

    birazdan kapılar kırılacak belki de
    birazdan kapkara bir örtü olabilir gözlerimizde
    biz diz kırarken sinesinde sancının
    yolunur papatya, deşilir ten ve yara da
    çünkü ölmek günleri biraz da
    gülmek günleri (de), inadına
    gün gülümsemeleri ardında

    gün gülümsemeleri ardında
    dağlandıkça dağlaşmak
    ve dağları sevmeye yaraşmak
    yaraşmaya yanaşmak günleri...

    sen de yanaş kıyılarıma bir vapur gibi
    çarpıp durmayım güvertelerde gözlerine...

    her gün bir avuç öldüğüm bu cehennemde
    el verdiğim kentler vurulacak, vurulacağım
    bu yangı kabardıkça çok yanacağım!

    farkında mısın infazlara ayarlı saatler yine
    bu kabartma geceleri susmak böyle...

    caddeye bir taşıt huzmesi düştü görüyor musun
    bak bakalım beni mi arıyorlar?
    ne geziyorlar gecede yarasa gibi?
    bakarken görünmesin ğöğüslerin pencereden
    yollar bir çift gül görmeye alışık değil...

    tan atacak birazdan geceyi yırtarak yine
    saçların da dağınık, her yanın ter içinde
    feride,
    sen bu kadar akıllının içinde nasıl
    nasıl delisin böyle?
    0 ...