feride

entry75 galeri video2
    13.
  1. '...yapılmamış, unutulmuş itirazlar mı vardı? kuşkusuz vardı böyle itirazlar(...)
    nerdeydi şimdiye kadar görmediği o yargıç? nerdeydi o yüksek mahkeme?
    kouşacaklarım var el kaldırıyorum...'
    -f. kafka-

    belli ki tenimin rengini yitireceğim
    ve hayat yitirecek rengini, yüzümün sustuğu yerde
    korkarak yürürken caddelerde
    benim yüzyılım hani?
    ülkem nerede?

    feride
    şimdi yanaş kıyılarıma bir vapur gibi
    çarpıp durayım güvertede gözlerine
    (inan ki feride inan
    aşk,
    önce!)

    (gözümü bağlıyorlar; korma sevgilim!gözümü,
    gönlümü değil...)

    kanlı karanlık odalarda
    beni morartıyor, azaltıyor ve azdırıyorlar
    böyle her seferinde,
    çıkınca fırında ekmek gibi kabarıyorum
    sonra bir çoğalıyor, bir çoğalıyor, bir çoğalıyorum

    (bir güzel renk değiştiriyorum;
    korkma! yürek değil,
    renk değiştiriyorum sadece...)

    ben can, camiler e(zan) derdinde!
    kollarım gidiyor önce, ayaklarım ellerim
    saçlarım gitmişti zaten, bileklerim gitmişti

    biliyor musun bir sen kalıyorsun içimde
    yüreğimin alazında biz bize
    ağlaşıyoruz sesizce...
    (sonra gözlerim açılıyor; korkma!dilim değil, gözlerim sadece...)

    (mahkemede)
    ...

    (hapisanede)
    buraya gelme feride
    bir hançer gibi saplama
    savuran gözlerimi yüreğime

    yine o öksüz koridor, yaslı ve yaşlı koğuş
    küf ve sidik kokuları yine
    ben valeybol oynuyom bahçede
    birikmiş volta borcumu
    taksitle, her gelişte ödüyorum

    aldırma, bir kedere sevk olunmuş suretim
    kadınım,
    kardelenim
    gülenim!

    (bir de sen... sen feride olmasan
    bana böyle delice göz kırpan yeryüzüne kanmasam
    kanmasam mahvolurum kız, mahvolurum!)

    ekmeksiz kal da demiştim
    içeride kavgasız, kadınsız, çaresiz kalma
    bunları yazmadılar hayat bilgisi kitaplarında!

    yazmadılar!

    oysa ki ben aşka inanıyorum
    hep ölüm bu (yurdunuz)
    yazıyorum:
    ey devlet,
    ey tanrı artık o(kulun) yok senin!

    ben uçurumlar önünde kendimi kemiren kerem
    artık beni kemiren türküler dinlemem

    dinlemem
    ki rüzgardım
    usluca kedere kaldım
    yürüdüm, göçebeydim;
    yürüdüm, kurşunlandım!
    sonra mart kaldım, eylül kaldım ey susmanın çorak iklimi!
    yüzüme uzun sürmüş soruşturmalar yorgunluğu
    çarmıhlara gerildim, ölümlere tek kaldım...

    çıktım kanlı karanlık odalardan
    elbet çıkarım, çıkacağım!
    şimdi dağları aralasan bu akşam üstleri ben çıkarım
    kuşları kovalasan, yürüsen yollara göçebe yanım
    geceleri kanatsan alnımda yağmur, saçlarım kar türküsü çıkarım!

    (ben bu çiçeği bölsem, koklasam sen çıkar mısın?)

    bu gece saçlarından geçiyorum, yüreğim ter içinde
    sussam yokluğun kan tükürür beynime
    geceler büyürse tutsağım sabahlar doludur yüreğime

    çıktım
    da kentler kent değildi yine
    belki bu yüzden tüketmiş soluğunu şarkılar
    kuşlar da gitmiş, keder büyümüş
    ama hiç boğulmamış içimizde kıyılar...

    kal kendinin anası ol doğur kendini
    sonra gel beni doyur büyümeden açlığım

    sesim mi?
    o da büyür sen kaygılanma
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük