feride

entry75 galeri video2
    12.
  1. güne koşerken çocuklar güne erkenden
    ya deniz yada dağ kokmalı yolları
    çocuklar çocuk olmalı
    aç bakmalı sevgiye
    çocuklar bazen bir ülkedir
    gözleri gök(yüzünde)

    ter ve güneş kokarken işçiler evlerinde
    herkes gibi olmalı, adı gibi
    yoksa sonumuz olur feride
    utanır rüzgarlar hak edilmiş iklimlere

    çarşılarda kalabalık yürüyor
    sanki topyekün bir ülke toprağın şiddetinde
    ansızın o kalabalık soluyor 'faili meçhul'lerde

    çarşılarda kalabalık yürüyor
    her yanım kalabalık ve kabarık
    duramıyorum böyle
    çarşılara abanıyorum ben de

    -gülüşleri, konuşmaları, oturuşları nerde?
    hani çocuklar mavi esintilerde?
    bu kanlar da ne?

    bir bilsen o an gömleğimi parçalıyorum günün orta yerinde
    çatırdıyarak kopuyor düğmelerim
    suçlulular nerde?

    bıyıklarımı kemiriyorum, bitiyor
    çekip koparıyom saçlarımı
    bir bilsen ter damlıyor yüreğimden yerlere
    bileklerim kesilmiş, damarlarım dökülmüş caddelere

    çarşılara abanıyorum işte
    çarşılar yalnız, çarşılar yalan
    çarşılar bana abanmıyor feride...

    keder bile yıkar bendini
    yağmur iner, gök boşaltır içini
    büyür
    mü benim yüzyılım?
    b e n i m y ü z y ı l ı m h a n i ?

    çoğaldım ve bir soruyla dolaştım sokakaları
    bir soruyla açıp her sabah penceremi
    benim yüzyılım hani?
    benim yüzyılım hani?

    sonra susamışlık oldum gitgide
    ağlamışlık, kanamışlık birdenbire
    artık bütün sularda bir susuzluğum
    yankısı yok sesimin caddelerde
    'bir yudum' diyorum
    sonra 'bir yudum, halkım!'
    çarşılara abanıyorum işte
    çarşılar yanlız, çarşılar yalan
    çarşılar bana abanmıyor feride...

    artık böyle başlar gün:
    tomurcuk patlar, bir dal kırılır apansız.
    birileri düşer yağmurlara, yağmurlar zamansız...
    belki ağzının kıyısı kansız
    yarım kalır türküsü;
    dağılır, yiter sesi
    anlatılır rüzgarlara öyküsü...

    daha önümde ardımda korkunun kokusu
    dağlarda kırılan alevin, yanlızlığın
    vahşetin böhründe zulmün tortusu!

    sonra güne koştum, güne çoştum
    kucağımda dünyaların türküsü;
    çıkıp kentin en geniş meydanına
    boğazımı gömleğim gibi yırtıyorum:
    susmayın! bir şey bilmiyorsanız küfredin,
    düpedüz küfredin işte!

    bir şey anlamıyorlar bile!
    o an gökyüzünde dingin bir bulut,
    duvarları aşabilen rüzgarlar çarpıyor yüzüme...
    (bakıyorum da kanım pıhtılaşıyor
    üstüm başım kir karanlık!)

    kapıyı yağmur diye çaldılar oysa
    açtık:
    k a s ı r g a!
    (bu hep böyle sürmese
    aşk, önce!)

    bir kahve önünde duruyorum
    insanlar öylece oturmuş kendilerini turşuluyorlar
    tuzsuz...

    -dikkat dikkat!
    ülkem dolaylarında yatmakta olan insanlar için
    .... guruplarında kan
    aranmıyor!
    yitirdik infazda günlerimizi
    can aranıyor! can aranıyor!

    birden ön masadan üç adam kalkıyor,
    'kes ulen' diyorlar:' -ne canı? can burada
    işte! oturmuş pişti oynuyor çayına kahvede!'

    utanıyor, çok utanıyorum
    benim yüzyılım hani?
    ülkem nerede?
    arkadaşlar, su su yok mu be!

    çarşılar yalnız
    kentlerin üzerinden sessiz...
    sensiz gidiyoruz feride...

    ey kasırgalarda okyanuslar çiğneyen gemi
    ayrılıksa: vur sineme öldür beni!'
    0 ...