diyalektik, evrensel bütünlüğün, cihanşümul gerçekliğin gelişme yasası, hem de bu gelişmenin inceleme yöntemidir.
düşünce tarihi kendi evrenselliğinde spontane olarak diyalektik muhtevada yol katetmiştir. ilk düşünürler ki bunlar sistematik felsefede ilk çağ materyalistleri olarak anılırlar; thales, herakleitos, zenon vb, doğaya yönelmişler, maddeyi ve evrenin özünü ilk nedeni sorgulamışlardır.
sokratesle başlayan akım, platon, aristotales ve ardılları, diyalektiği kurgularken maddi varlıktan uzaklaşarak, idea, saltık ruh vb gibi kavranılamayan, spekülatif nedenler üzerinden sistemlerini geliştirmişlerdir. hegel bu çığırın doruğu ise feuerbach nihayetidir.
marks ve engels, hegel diyalektiğini metafizik perdesinden sıyırırken, maddi aleme dönmüş, diyalektiğin klasik üçlemesini tamamlamıştır. doğa tez, ide anti tez, artık anlaşılır maddi alemde temellenen modern diyalektik sentezdir.
bu helezonik gelişmede, hakikat kendini inkar ederken, bilgi, metodoloji, kavramsal olarak yetkinleştirir. sentez dediğimiz, yadsımanın yadsıması konağı da, ilk hakikatle ikinci, yadsınan hakikatin bilimsel harmanını ifade eder. madde, idea ile inkar edilirken, modern diyalektikte maddi gerçeklik, ide-saltık ruh aleminde yetkinleşen diyalektiğin metoduyla yeniden maddi olarak kavranır, izah edilir. kavram dediğimiz idenin varlığı maddi gerçeklikle temellendirilir. hegel diyalektiğinin ayaklar üstü oturtulması bu bağlamdır.
modern diyalektiğin inşacısı marksizm, doğayı, toplumu sürekli hareket ve değişim içinde kavrar. hareket ve değişimin motoru, çelişki ve çelişen tarafların birlikteliğidir.
bu bağlam, süreci ifade eder. süreç çelişkiler yumağı ve zıtlıkların birliktelikli devinimidir. ilerleme, zıtlı birlikte çelişen taraflardan birinin, elbette birlikte olgunlaşırken, bir diğerine galebesidir.
marksist toplumsal analiz, süreç boyunca egemen olan çelişkinin kendini her mana da geliştirmesine, olgunlaşmasına dayanır. olgunlaşma anı aslında inkarın eşiğidir. çelişkinin doruğudur. devrimsel altüst oluşun, yeninin arifesidir.