20 haziran 2008 hırvatistan türkiye maçı

entry512 galeri
    465.
  1. türkiye - çek cumhuriyeti maçı müthiş bir final ile geride kalmış ve milli takım hırvatistan ile eşleşmiştir.
    viyana'da yaşayan bir türk olarak bu maçın önemi daha da bir fazladır benim ve benim gibiler için.
    maç viyana'da oynanacaktır ve viyana'da türkler kadar olmasa da çok sayıda hırvat yaşamaktadır.
    benim gibi bir çok türkün ya arkadaşlarından biri hırvatdır yada çalıştığı iş yerinde mutlaka bir hırvat vardır.

    çek cumhuriyeti maçı bitmiş ve ertesi gün işe gidilmiştir.
    beklenildiği gibi hırvat arkadaş görür görmez maç mevzusunu açmış ve "buraya kadarmış dostum, sizin için üzgünüm" demiştir.
    cevap verilmemiş "sahada konuşmayı biz daha çok seviyoruz" diyerek konu geçiştirilmiştir.
    günler boyu durmadan "sizi yeneceğiz" falan gibi cümleler duydum.
    biz nasıl takımımıza güveniyorduysak onlar da takımlarına aynı şekilde güveniyorlardı.
    fakat onun o lafları beni günden güne daha fazla sıkıntıya sokuyor ve yenilirsek bunun dilinden durulmaz diye düşünüyordum.

    maç günü gelmişti ve her yerde türk ve hırvat formalı insanlar görmek mümkündü.
    maç bileti bulamadığımız için teyzemlere gitmeye karar verdik.
    teyzemler viyana'nın "küçük istanbul" diye tabir edilen semtinde oturuyorlar.
    oraya yaklaştıkca heyecanımız daha da artmıştı ve yolda hırvat görmek pek mümkün değilken her yer kırmızı beyazdı.
    "türkiye" "türkiye"sesleri yankılanıyordu ana caddelerde, ara sokaklarda.
    bir tır görmüştüm o gün hiç unutmam. arka kasası olmayan bir tır.
    önüne devasa bir türk bayrağı asmış ve o inanılmaz yüksek sesli kornasıyla turlar atıyordu.
    teyzemlere gidilmiş balkona hemen türk bayrağı asılmıştı.
    çay kahve sohbet derken maç saati gelmiş ve ekranın karşısında kilitlenmiş maçı izliyorduk.
    maçın hakimiyeti hırvat takımındaydı fakat maç daha fazla orta saha mücadelesi olarak geçiyordu.
    hırvatların tehlikeli ataklarında yüreklerimiz ağızımıza geliyor pozisyon geçtikten sonra derin bir "oh" çekiyorduk.
    dakikalar 115'i gösterdiğinde heyecana daha fazla dayanamayıp balkona çıktım ve bildiğim tüm duaları etmeye başladım.
    "allah'ım bu maçı alalım sonra elenirsek elenelim ama şu maçı alalım sen yardım et" diye dua ettiğimi dün gibi hatırlıyorum.
    birden içerden küfürler duyuyordum ve "ah bee" gibi sesler geliyordu içerden.
    anlamıştım gol yediğimizi. dünya başıma yıkılmıştı. son dakikada haketmiyordu bu takım elenmeyi.
    evet belki iyi oynamamıştık ama bu şekilde haketmiyorduk elenmeyi.
    o ara eniştem elinde bir makas ile çıkmıştı balkona ve bayrağın asılı olduğu ipleri kesmeye çalışıyordu sinir ve öfke ile.
    ve birden içerden "goool" diye bir ses geldi. alkışlar bağırışlar duyuluyordu.
    girmiştim odaya ve semih'in sevindiğini görünce daha fazla dayanamayıp ağlamaya başlamıştım.
    o kadar dolmuştum ki o kadar sıkmıştım ki kendimi o an bıraktım kendimi. inanmak istiyor fakat inanamıyordum bunun bir rüya olmasından korkuyordum.
    ben kendime gelene kadar penaltı atışları başlamıştı hemen çıktım balkona ve dua etmeye tekrar başlamıştım.
    izleyemezdim cünkü dayanamazdım o heyecana.
    ve bitimişi artık yarı finale gidiyorduk.
    gözlerimden yine yaşlar döküldü ve kaçarcasına evden çıktık ve meydana gittik.
    her yer kırmızı beyazdı meşaleler yanıyordu davullar zurnalar çalıyordu.
    halaylar çekiliyordu tam bir bayram yeriydi.
    belki zamanında viyana'yı atalarımız feth edemedi fakat onların torunları o gün viyana'yı türkiye'ye çevirmişti.
    o gün yine yeniden ve tekrar gurur duydum türklüğümle ve haykırdım: ne mutlu türküm diyene.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük