başındaki dövüş sahnesiyle birlikte verdiğim dokuzytl'nin içime evlat acısı gibi çöktüğü filmdir.
--spoiler--
polis memurunun yetiştirdiği her çocukta, hatta torunlarında bile hafif psikopatlıkların görülmesi; ingilterde yaşayan en küçük çocuğun nispeten normal olmasıyla kendisini bir nevi kurtarmış olduğunu düşündürdü bana.
--spoiler--
--spoiler--
ilk ölen kızın intahar sahnesi,en büyük oğlun onca rahatsız ve şiddet yanlısı tutumuna rağmen çocuk polisi olması, özgü namal'la haluk bilginer'in karşılıklı kusuştukları sahne, torununun "denize attığımız adam da mı annesinin yanına gitti dede?" sorusuna "o anasının şeyine gitti..." esprisi gibi ince düşünülmüş güzel ayrıntılar barındırmasına rağmen filmde ilk sahne, son sahne ** , küçük oğlun öldürülüşünün üst üste * gösterilerek etkisinin yitirilmesine sebep olunmuş sahne, polis merkezinde başkomiserin peşinde kuyruk gibi altı dedetifin dolaşması gibi komik, anlaşılamamış sahneler de bir hayli fazlaydı.
--spoiler--
kısacası çok güldük, çok sıkıldık, keşke haluk bilginer oynamasaydı bu filmde dedik... beşytl'ye de sinemalar biliyorsanız gidin, ya da evde dvd keyfi yapın, ya da izlemeseniz de bir şey kaybetmezsiniz...