hoşgörü

entry88 galeri
    46.
  1. soruyorum nerde diye? ölmüş diyorlar. insanlığın yanına gömülmüş. bir başkası çıkıp her gün tekrar öldüğünü, kum saatindeki taneler gibi azalarak öldüğünü söylüyor. sonra tutup kolumdan çekiyor beni biri. kaf dağının arkasındaki devi arıyorsun sen diye azarlıyor bi güzel. sokak karılarından tutun da bilgin geçinen sefillere kadar herkes birşeyler söylüyor onun hakkında. ama ne gören var, ne haber alan...

    arıyorum, saatlerce arıyorum. yollarda, dükkanlarda, şarkılarda... benim bu uğreşımı görenlerin kıkırdaşmalarına şahit oluyorum. sonra biri yanıma geliyor. önüme bir kağıt parçası atıyor: üstünde önemli insanların resimleri ve sayılar olan. 'ben satın aldım hoşgörüyü, bu kağıt parçasından değersizdi çünkü o. kimse ses çıkarmadı. elimdeki bu kağıtlarla neleri satın aldım bir bilsen. insanları süründürdüm, önüme çıkanları öldürdüm. kimse ağzını bile açmadı. sanma ki kördüler, sanma ki sağırdı onlar. kulaklarını tıkayıp, kafalarını çevirirlerdi. onlar daha farkedemeden kafalarını satın aldım. benim istediğimi görür, benim istediğimi bilirler hâlâ varsan yanlarına. bazen biri yanlış bişeye diker gözünü, bakar uzun uzun. vahşet vardır, en az kendi yaşamı kadar sefalet vardır baktığı yerde. bakar ama görmez. krallığımın kale duvarında birer tuğladır o ve onun gibiler. senin gibiler ise bu saatten sonra sevginin özünü tutup çıkarsanız yedi kat altından yerin, benim krallığımda tek tuğlayı oynatamazsınız yerinden.' diyor ve gidiyor. ben yılmıyorum, yine de aramaya devam ediyorum. baktığım şarkılarda aşkla, sevgiyle, nefretle ve bolca hüzünle karşılaşıyorum. hiç biri içememiş hoşgörü ırmağından. en fazla devamı gelmeyen hafif bir izle karşılaşıyorum. hoşgörü geçmiş bir zamanlar belli, ama nereye gittiğini bilmiyorum.

    akşam oluyor. yoruluyorum, eve gidiyorum umudum tükenmek üzereyken. bi kahve yapıp yorgunluk atmaya çalışıyorum. kahvaltıdan kalma simidimi kemirirken bir ağlama sesi geliyor. içini her çekişinde yürek sızlatan bir ağlama. kitaplığımdan geliyor ses. tozlanmaya yüz tutmuş bir kitabı alıyorum elime. üstünde, içinde ağlayanın göz yaşlarından kabarmış harflerle 'Yunus Emre' yazıyor. açıyorum içini bir cümleye yaslanmış, yaşlanmış, küçülmüş bir surat: hoşgörü. harflere sarıldıkça ağlıyor. daha da kabarıyor harfler, sanki daha çok insanın ilgisini çekebilecekmiş gibi: yaradılanı hoşgör yaradandan ötürü.
    0 ...