nasil ki felaketlere katlanmak saglam bir karakter isterse bir kaç zamanlık ün, san söhrete katlanmakta onu da tasimak iyi bir karakter sahibi olmayi gerektirir. eninde sonunda hakiki hayat ve sanal hayat aslinda birbirine benzerler. ikisinde de eğer tabiri caizse makat kalkmasi yuksekse yere cakilmak daha kolay olur. misal olarak hepimiz son bir kaç senedir yukselen ve kayan yildizlari görmekteyiz. düsen daha dogrusu kayan yildiz yilmaz erdogan'dir çünkü yaptiği eylemler olsun, yaptiği işi ikinci plana atmasindan ötürü rezalet islerini ''ben yaptim oldu nasil olursa alacak kek var'' diye düsünmesinden ötürü ayvayi yemiştir. bir de erkan can'a bakalim. kendisi dandik bir diziyi senelerce sirtinda tasimiş ve turk sinemasinin yuz aki olan 2 filme imza atmistir. hatta yavaş yavaş kendini bozmadan iyi eserler ortaya cikarmaya süphesiz devam edecektir. sanal yahut hakikat ikişide ayni seylerdir. eğer kişi bunu taşiyabilecekse ün, şan söhret fena bir şey değildir. ama hergün kendini geçmek zorunda kalacaktir. kendini geçemiyorsa o zaman ayvayi yeme modu başlamistir. velhasil kelam herşey geçicidir. bir yaprak döner bir bkarsin hiltonda sampanya içersin bir yaprak döner bir bakarsin bir sigaraya muhtac olursun. benim cok eskilerden kalma bir tiyatrocu arkadasim vardi. bunun grubunda yetenekli bir oyuncu vardi. bu oyuncu ilk oyununda kazayla başarili oldu. ama ne oldum delisi oldugundan dolayi ikinci sezonda marlon brando'luk yapmaya kalkti. iste yonetmene ukalaca isi ögretmeler ve kendini super star muameleri etmeleri falan. sonuc arkadasim bu ne oldum manyaginin kıcına tekmeyi koydu. bu arkadas bir kaç yerde sansini denedi ama hava aldi. marlon brando'lugu falan kalmadi tabiki. arap celal'e döndü. ve ileride çok iyi işler yapma sansini tepti. sonuç olarak sukutu hayal içinde yaşamaya çalisti. tiyatronun kapisindan bile girmiyor. bilmem anlatabildim mi? sonuc ne olarak ne oldum değil ne olacağim demektir. çünkü totalde her devre geçiçidir ve anlıktır. baki kalan kişinin kendisidir.