onu anlatmak için söz bulmak zordur kanımca, bu nedenle kasmadan sadece bir alıntı yapmakla yetineceğim:
"sevgilime gelince, ilk kez dudaklarını verdi bana; bir parktaydı, bir kahve orkestrasının müziğiyle, funda ve nane kokan bir akşamdı ve durup dururken, ne bir giriş ne bir açıklama, dudaklarını verdi bana. ne zevk! insanı ağlatacak cinsten! bugün anlıyorum ki, yeni cesetler yaratmaktı söz konusu olan ve biz erkekler kıyıma gittiğimize göre, kadınlar da kendilerince işe koyuluyorlardı; ama o dönemde ben henüz ahlaki bir harabe değildim ve bu düşünce aklıma gelmiş olsa da benim için sadece boş bir felsefeydi ve gözlerimden akan yaşları engelleyemiyordu."
Stephan Czarniecki'nin Anıları isimli öyküsünden...