dedemle birlikte seyrettiğim ilk ve tek maçtır. o dönemde komşuluk ilişkileri çok zarifti, insanlar kapılarını kapatmadan uyurlardı, herkes birbirinin komşuannesi, komşubabasıydı, öyle büyüdük...
fanatik bir galatasaraylı olarak maçı izlemek için ekran başına geçmiştim, dedem ve babaannem köyden ziyerete gelmişler, dedemle bizi evde bırakıp komşuanneye çay içmeye gitmişlerdi...
okuldan gelir gelmez ödevleri maç saatine kadar bitirdim ve dedemi kafalayıp maçı seyretmeye başladık. milli mücadele olayıydı o dönemde. isminin başında türk yazan takımın avrupadaki mücadelesi milli maçlardan farksızdı.
dedemin "sövme len keraneci" dediğini hiç unutmam. hele o ilk yarıda uğur'un buz gibi penaltısı yenmişti ona fena küfürler etmiştim.
maçın ikinci yarısı başladı tanju düşürüldü ve prekazi topun başına geçer geçmez vurdu ve tarihe geçecek kalitede ve değerde bir gol attı "ve gol gol ve gol ve gol ve gol ve gol" nidaları eşliğinde koltuğun üzerinde sıçramam dedemi korkutmuş olmalı ki kafayı sıyırdığımı düşünüp annemi çağırmış, fatma gel bu çocuğa bir şey oldu demiş.
ondan sonra geçmek bilmeyen dakikalar, göz yaşları...
büyüksün galatasaray, senin olduğun yerde umut hiç bitmez.