geçen günü gidip kendime bi günlük, bi ajanda alayım da içimde ne varsa dökeyim dedim tertemiz sayfalara. doluyum bardaktan damla damla taşan kolanın köpürme payı kadar, doluyum kamyon şöförünün pompacıya "fulle" derken söz ettiği yakıt deposu katar. al eline kalemi ve yazmaya başla. aklına o anlarda ne geldiyse yaz dur-kalk yapmadan içinden geçenleri. hiç tereddüt etme hatalarından, yanlışlarından ve hatta doğru bildiklerinden. istersen bir sayfaya 1000 kelime, istersen 1 kelime yaz, ama yaz işte.
sadece yelteniyorsun sağ elinle ilk harfi kondurmak için sayfanın sol üst köşesine. sanki biri bileğine görünmez bir ip bağlıyor, tam kalemin ucundaki bilye sayfayla buluşacağı zaman var gücüyle asılıyor. kalıyorsun öyle boş boş bakan gözlerle. hadi diyorsun, tekrar dene. bu sefer ipler daha da kalınlaşıyor, koparman imkansız.
"al!" diyorsun arkadaşına. al şu mavi kapaklı boşluklar abidesini de, sen yaz hepsini. ben beceremiyorum mürekkeple anlamlı sözcüklerden cümleler, anlamlı cümlelerden sayfalarca paragraf çıkarmayı.
sen sadece içine atmayı bilirsin. dert cimrisisisin çevrene karşı. hepsi benim, vermem kimseye onları diyorsun. tek bilen sensen, tek zarar görecekte sensin.
ama sen sözlük, ne kağıt ne de kalemsin. tek yazdığımsın!