ben küçükken çok salak bir çocuktum*. ailem de baya sabırlıymış özellikle abim. iyi dayanmışlar bana. ben benim kardeşim olsaydım kesin beni her gün kızılcık sopasıyla döverdim. yaramazlık da değil ama benimkisi. temizinden gıcık, şerefsiz, dövülesi işte. şöyle anlatayım;
itirafın dibi vol 1: günün birinde, abim her zamanki gibi bilgisayarın başını parsellemiş, yayılmış -fifa 97 mi ne oynuyor hatta, o zamanlar adsl mi var, devrin internet sağlayıcılarından birisi akbank.net'i dahi daha almadığımız günler- kalk diyorum kalkmıyor, ne var ben de oynasam ya istiyor canım, kalk işte diyorum. kalkmıyor. sandalyesinden çekiyorum elinin tersiyle itti miydi 5 metre açılıyorum zaten. baktım olacak gibi değil en etkili uzun namlulu vur kaç taktiği yapabileceğim ayrıca 5 saniye stun etkisi yaratabilecek bir silahım geliyor aklıma: latincesi urinae, halk arasında sidik*. son kozumu sahaya sürüyorum "kalk ben de oynucam yoksa işerim üstüne". bakıyor aldırmıyor. "bek velle işerim bek" diyorum. oralı bile değil. son serzenişimden sonra kafasını bana çeviriyor siktir git yaa demek için lakin inmiş donumu görüyor ve dehşete kapıyor tabi. napıyosun lan demeye kalmadaaan iş işten geçiyor. cayır cayır işiyorum lan üstüne adamın. ben bunu da yapmışım be diyorum şimdi vay anasını. abim de kendi arkadaşlarına çok anlatmış. insanlar beni gördüğünde "şu üstüne işeyen kardeşin bu mu?" diye soruyorlar. pezevenk gülüyorum o vakitler.
he sonra ne oldu. ben bilgisayarla 3 sene geç tanışmak zorunda kaldım. belki şimdiki aşırı sayılabilecek bilgisayar bağımlılığımın temelleri atılmış oldu filan.
itirafın dibi vol 2: yine abim lan. az çekmemiş benden... şimdi bizim bir komşumuz vardı adı burak, abimden bile büyüktü. iyiydik aileleriyle filan da. yan komşumuz tabi, şimdiki gibi değil, komşunun komşusunun külüne muhtaç olduğu vakitlerden bahsediyorum. neyse bizim misafir odasında, süs niyetine duran eski bir viski var o zamanlar. böyle sergileniyor yani orada. abimler de yeni yeni işte merak salmış içkiye filan. bir gün bunlar * bizim eve geliyorlar. viskinin bunlara pis pis sırıttığını görüp onlar da viskiye pis pis sırıtıyorlar. diyorlar ki "lan bi kapak dolduralım* iki kişi bi içelim neymiş bu acep? ardından tam açıyorlar doldururken götten bacaklı, ağzı salyalı götü sidikli ben geliyorum. abim de beni biliyor ya yalvar yakar "olum bak bunu babaya sölersen seni gebertirim, lütfen bu sefer olmaz, eve almam seni" vs vs vs. "temem" diyorum. akşam yemeği vakti... burayı ben hatırlamıyorum. abimden dinliyoruz:*
lan akşam yemeğinde oturuyoruz o gün akşamı. ben sana bakıyorum arada söyler mi söylemez mi filan çorbayı içiyorum gergin gergin. sonra tabak boşalınca annem doldurmaya gidiyor tabağı o sırada durduk yere amına koyim sen babama dönüyorsun ve; "bebe ebimler mişafiy odasindaki şeyden içiyölardı"...
buradan sonrası abimde de yok anneme bağlanıyoruz:*
kardeşin böyle dedi ya, baban çağırdı seni yanına "hoh de bakayım bi" dedi. sen hoh demek için azını "ho" yapana kadar bir vurdu elinin tersiylen. senin gözlerin doldu bi, ağlayamıyosun da oğlum...**
lan ne piçmişim yaa. diyorum ya ben benim kardeşim olsam baya bir döverdim kendimi. hoş az dayak yemedim de...