bir odada dört kişi yaşamaktan iyi olsa da, hobaa özgürüm, ne istersem yaparım, sigara da içerim, istediğim saatte yemek de yerim, sabaha kadar film izlerim, kitap okurum, telefonla da konuşurum, çıplak da otururum, istediğimi de çağırırım, burası benim özel mülküm ne istersem yaparım tripleri bir yere kadar. ne kadar yalnızlığı seven ve yalnızlığa alışık bir insan olsan da bazen deliliğin eşiğine geldiğini hissedersin.
insanın kendini dinleyebilmesi için iyi olsa da, yalnızlık, depresif bir bünye için çok tehlikeli olabilir. misal ben akşama doğru kalkardım, perdenin kenarından dışarıya bakar hava güneşliyse, insanlar çardakta oturmuş eğleniyor şakalaşıyorsa hemen geri kapar, hava kapalı ve hele hele yağmurlu ise bayram günü gibi sonuna kadar açardım perdeleri.
yurtta yalnız yaşamakla ilgili en saçma sapan düşüncelerden birisi de, artık aile ile de telefonda haftada, 10 günde bir konuşmaya başladıktan sonra "ya ben şimdi şurada düşsem, masanın kenarına kafamı çarpsam, elektrik çarpsa, banyoda ayağım kaysa kafamı yarsam, gece kalp krizi geçirsem... ölsem, kapımı açan yok, cesedimi bulmaları bir hafta sürer..." gibisinden sürekli ölüme dair senaryolar yazmaktır.