büyük bir merakla gittiğimiz maçtır. bu yaşıma kadar sayısız maça gittim, çoğunda da tribünlerin aktif olduğu yerlerdeydim ama ben böyle bir şey görmedim. dünya tarihinde ilk kez böyle bir şey oluyordu ve bunun da heyecanı vardı. stada gittiğimde mahşeri kalabalığı görünce inanamadım. açıkçası bu kadarını beklemiyordum. kadınlar gelmişken alışveriş yapalım mantığıyla bilet parasının çok daha fazlasını fenerium'a bıraktılar.
ilk kez böyle bir uygulama olduğu için ve federasyon 5 dakikada bir yeni bir bildirimde bulunduğu için zorluklar yaşanmadı değil. biz çok rahat giriş yaptık stada. ama maraton tribününe girişlerde sorun olmuş. gerçi kuyrukta bekleyenlerin çoğunun ifadesi aynıydı; "fenerbahçe için değer."
stadın içine girdiğimizde duygular tavan yaptı. bu olaylardan sonra stada girmek, sevgi selini görmek ağlattı. içeriye 41.600 kişi biletle girmiş, daha sonra biletsizlerle birlikte rakamın 46.000 olduğunu söylediler. bence daha fazlaydı, 50.000 kişi rahat vardı dün akşam. müthiş bir kalabalık vardı ama tezahürat nasıl olacak diye düşünüyordum. kadınlar bu konuda da gösterdiler güçlerini. tribünleri bilenler olarak kadınları organize etmeye çalıştık elimizden geldiğince. ama amigoluk, tribün liderliği çok zor bir işmiş. bir kez daha takdir ettim tribün liderlerini. gelenlerin çoğu tezahüratları biliyordu. bilmeyenlere bir iki kez tekrar ettik, onlar da bize katıldı. kadınların en çok sevdiği tezahürat "işte taraftar işte şampiyon" oldu. ancak 100.yıl marşının yeri çok ayrı oldu. 100.yıl marşı çalındığında stad yıkılacak sandım. marşın sesini bile duymuyorduk, kıraç'ın sesi değil kadınların sesi yankılanıyordu. uzun uğraşlar sonunda "sar-lacivert-şampiyon-fener" tezahüratını gerçekleştirdik. bunu daha çok tribünler kendi içinde yapıyordu. sonra 4 tribüne ayrıldı. fenerbahçe marşı coşkuyla söylendi. ama istiklal marşı'ndaki coşku bambaşkaydı. o marş hiçbir milli maçta bile bu derece söylenmedi.
futbolcular sahaya çıkarken müthiş bir atkı şov yapıldı. an gelip de futbolcular çıktığında ise kulakları sağır eden bir alkış kıyamet... tribünlere takım topluca çağırıldı. tek tek çağırılmadılar, alex ve volkan istisna. tarihi bir an yaşanıyordu; binlerce kadın "i love you alex" diye bağırıyordu. bir adam, karısının gözleri önünde kadınlar tarafından sevgi seline boğuluyordu. o da farkındaydı kendisine duyulan bu muhteşem sevginin, sürekli tribünleri selamladı. ayrıca volkan'a da tezahürat yapıldı. maç içinde de sürdü bu durum. binlerce kadın "alex ve volkan" diye tempo tutuyordu. dia ise golünü şık bir şekilde kadınlarla paylaşınca daha çok sevildi. gerçi maç öncesinde "dia,dia,dia" tempo tutulmuştu ama bir alex değildi.
aykut kocaman da unutulmadı, ona da büyük bir ilgi gösterildi. ama 61. dakikada olanlar oldu. dakika 61'e yaklaştığında acaba bir şeyler olur mu diye düşünürken müthiş bir ses duyuldu; "i.. trabzon olamazsın şampiyon." yani kadınlar her şeyin farkında, beylerle nöbet değiştirdiler ve takımlarının yanında olduklarını gösterdiler. alay ettiğiniz bu kadınlar ofsaytı da biliyordu, hem de hakemden daha iyi.
dün akşam kadınlar bu ülkede senelerdir yapılamayanı yaptı. birbirinden çok farklı hatta klişe tabirle ayrı dünyaların insanları omuz omuzaydı. başı kapalısı- açığı, işçisi, zengini, sağcısı, solcusu, beşiktaşlısı, galatasaraylısı hepsi omuz omuzaydı. üstelik kendi formasıyla gelmişti o kadınlar. (onlara da özellikle teşekkür ediyorum.) fanatiklikten gözleri dönmüş erkekler sanal alemde kadınlar üzerinden dalga geçme terbiyesizliğinde bulunurken, kadınlar orada tarih yazıyordu. tarihe geçen o anlarda oradaydım ve inanın bu gururu hiçbir şampiyonluk yaşatamaz.