kısmen doğru bir önermedir.
dinin özünde dünya hayatı değil, cennet için yaşamak, sürekli yaratıcıya sığınmak, ona tapınmak gibi insanı gerçekliklerden soyutlayıp dünyevi zevklerden mahrum bırakan bir yapısı vardır.
oysa mutluluğun kaynağı bu dünyadan zevk almaya bakmaktır. ne varsa burada vardır. başka bir yerden medet ummak, burayı geçici bir yer olarak görmek son derece mantıksızdır.
ha elbette burası geçicidir. bunu ölüm sayesinde mantığımızla da kavrayabiliriz.
lakin,abes yere hayali bir şeylerden medet ummak, neymiş efendim maneviyat falan son derece gereksizdir. maneviyatın özünde sevgi vardır. yaşama sevinci, hoşgörü, iyilik vardır. bunları kavrayabilmek için de dine falan gerek yoktur.
ha gerek duyanlara saygı duyulabilir, ama bu gerçek değişmez...
din zaman kaybı değil de nedir ki, ha bire allaha tapınan, inip kalkan milletler dünyanın en geri kalmış ve sefil milletleri..
oysa bu dünyayı yaşayan, rasyonel ve modernleşme temelli batı anlayışına sahip ülkeler neden süper güç?