Ölümü kavramakla olacaktır, hayatın amacı ölümden ötesinde bekleyen sevgiliden başkası değildir. Bir ölüyü gördüğünüz de, bir ölüye dokunduğunuzda hayatın orda bittiğini sanacak kadar basiretsiz kalamazsınız, orda anlarsınız , ufka dikilmiş gözlerin cesetlerine saygı gösterilmesini istediğini, yine evrim evrim diye gezinenlere en iyi cevabı verir, evrimcilerin iç güdü diyerek yanıtladığı şeyler. Bir ölüyü gördüğünüz de ona bir ceset yada bir çöp muamelesi yapamazsınız, gelmez içinizden isteseniz bile, belki de annesinden yeni doğmuş bir yavrunun annesinin karnında sürünerek emeceği hayratı bulması gibi , yerleştirilmiştir içimize ve yeri geldiğinde hatırlıyoruzdur, ölüye saygı gerektiğini, onun sadece öldüğünü yok olmadığını, ve onun basit bir çöp muamelesi görecek cesetten başka hala hisleri olan bir ruhunun olduğunu. Insanın doğal refleksleri hep yol göstermiştir, ve ölüye içten gelen saygı da, doğarken bize emmeyi öğretenin, öldükten sonrasını olduğunu da öğrettiğini gösterir, bir ölüyü gördüğünüz de kal u bela da ruhunuza işlemiş olan ahiret hayatına dair esintiler gelir yüzünüze, ve ona saygı duyarsınız, cesetten ötesine sahip olduğunu kabul eder ve ona göre muamele edersiniz, hala yaşayan bir yanları olduğu, daha hiç bir insan yaşamazken, ruhunuza öğretilmiştir çünkü.