şimdi burada birçok kurs veriliyor. bendeniz komando temel yada ihtisas kursuna gelmedim o bakımdan şanslıyım, fakat benim halim çok mu iç açıcı? hayır. Ben maalesef iç güvenlik harekat bölgesi kursundan bahsedeceğim... Topçu ve Füze okulundaki 19 günümün ardından kurada çukurcayı çekince burada buldum kendimi...
Okula ilk girdiğimde elime, içindekilerle 30 kg. kadar çeken bi çanta, işte 2-3 kg. kadar bir ağırlığı olan kompozit başlık ve de g3 piyade tüfeği (4.250 kg) ve de o an için anlamlandıramadığım 10 kilometrakarelik bir alanın haritasını tutuşturdular. "yahu herşey tamam da bu harita ne oluyor ki?" diye düşünen halime şu an acıyarak bakıyorum. meğersem dersler dağlardaymış ve biz onlara yürüyerek gidiyormuşuz oluum. hemde üzerimizde en az 40 kg. taşıyarak. hücum yelekleriyle... Yani sabah dersin hangi tepede olduğunu bir üsteğmen filan gelip söylüyor haritadan yerini bulup 20 kişilik ekibinle oraya gidiyorsun. evet! yürüyerek.sonra geri dönüosun. evet! yine yürüyerek.
ve burada heryer dağ, bilemedin tepe. yani ya yokuş çıkıoruz yada yokuş iniyoruz. yani deveye sorulduğunda neden "düze kıran mı girdi" dediğini çok iyi anlayabiliorum artık.
ilk 3-4 gün dershanede mayın-eyp gibi, pusuya karşı koyma gibi temel dersleri gösteriyorlar işte büyük heyecan bu 3-4 günün ardından başlıyor. Bu derslerden sonra; siz bir dersin olduğu tepeye intikal ederken yerlere döşenmiş fünyelerle karşılaşıyorsunuz mayın niyetine. dikkatli yürümezsen, bunlara basıyorsun. yerden şöyle bir zıplıyorsun tabi...
ondan sonra sırf biz derslere giderken bizi yolda pusuya düsürmek için okul içinde kurulmuş bir gösteri ve tatbikat bölüğü var. Diyelim iki tarafı kayalık bi yerden gecioruz, aniden çatışma çıkıyor. bize cekirdeksiz mermi atmaya baslıyorlar. biz de hemen mevzi alıp şarjörümüze basılı olan cekirdeksiz mermilerle karsılık veriyoruz. sonra derse gec kalıyoruz. derse gec kalınca haliyle ders de gec bitiyor. peki ders geç bitince ne oluyor? evet yemek yemeye maalesef zaman kalmıyor.
yanımızdan askeri araç (unimog) geçiyor misal, arkasına 5-6 kişi dolusmus bize ates acıyorlar biz yürürken. Yada tam tersi oluyor,(ama inanın bu cidden çok nadiren oluyor) biz askeri araçla bir yerden bir yere götürülüyoruz diyelim (ama bak bu çok nadir oluyor cidden), birden araç pusuya düşüyor. Yada yüzbaşı bi tepede ders anlatırken aniden baskın başlıyor. her an basılabiliyorsunuz kısaca.
call of duty, counter strike tadında günler yaşıyorsunuz yani.
daha neler yok ki eğitimin içerisinde... yani bundan bir bucuk ay önce bana "onr; sen bundan bir bucuk ay sonra eğirdir'de bir köy evinin (eğitim için hazırlanmış) kapısına tekme atıp elinde tüfekle içeri dalacak ve sırtını duvara dayayıp dışarıdaki arkadaşına gel işareti yapacaksın oluuum çok taşşaklı" deseler... "siktir ulan göt" demeye tenezzül edermiydim? etmezdim.
bu anlattıklarım gündüzleri yaşananlar...
geceleri ise; eğer en az (bakın en az dedim çünkü 30 km'yi gördüm) 12 km uzunluğunda olan gece yürüyüşlerinden yok ise programda, gruplara ayrılıp dağdaki mevzilere gidiyoruz. (evet. boş durmak yok) bu okul içinde özel olarak kurulmuş olan birlik gelip sizin mevzilere sızmaya, mevzidekileri esir almaya baslıyor sonra. adamlar el bombalarıyla geliyorlar. (korkmayın lan ses bombası) mevzin basılırsa esir düsüyorsun...
ve esir düsersen botlarını alıyorlar. ve dağda uzun bir süre corapla yürümek cok tatlı.
ağaca bağladıkları adamlar var. ulan sayıyoruz sayıyoruz içimizde bi eksik var. nerede lan bu nerede lan bu nidaları esliğinde adamı bi ağaca bağlı bulmak cidden cok ilginç oluyor.
uyku mu?
yoo yooo. öyle bişiy yok.
sivritepe mi?
sivritepe çok şeker ayol. ilk gördüğünde sikseler çıkamam diyorsun, önce sikip sonra çıkartıyorlar. hatta indirip bi daha sikip bi daha çıkartıyorlar.
ranzalardaki yazılar? (gerçi hoş ben 4 kişilik odada kalıyorum kursiyer olduğumdan ama)
"sizi sikebilirler ama zamanı durduramazlar" favorim. hemen akabinde "yatağına iyi bak onu bir daha göremeyeceksin" geliyor.
tatbikat?
bırrrr. (ürperti geldi bi an) bana tatbikat demeyin gözünüzü seveyim. tatbikatta saniyelerin geçmediğine şahit olacaksınız öyle söyleyeyim. 3 gün dağda yattım. üç gün. bakın üç diyorum. üüüüüç. bu ağustos ayı içerisindeki üç günde davraz dağı geceleyin o kadar soğuktu ki, nöbet tutmadığımız dakikalarda üç kişi birbirimize sarılarak filan uyuduk. -evet ateş yakmak yok. ateş yakarsak mevzilerin yeri belli olur-
24 saat sıcak su?
hıı hıı oldu canım tabi.
ara sıra ağlayasım geliyordu, "komaannndooooooooooo gırrrrrrrrrrrr!" diye bağırıp rahatlıyorumdum. *