şimdilik yga'nın hakkında bilinmeyenler bence daha da kötüsü yanlış bilinenler kısmına değineyim.
1)yga sanılanın aksine elitist, zengin iş adamlarının paralarıyla dönen bir liderlik okulu değildir. yga 2010 yılında tüm dünyadan 148 sivil toplum kuruluşunun katıldığı, harvard üniversitesinde düzenlenen toplantıya katılan en düşük bütçeli örgütüydü. aynı zamanda toplantıya katılan yga eşbaşkanı enis güray(28), oradaki en genç başkandı. ayrıca yga özünde bir liderlik okulu olmanın yanında bir sivil toplum kuruluşu da olduğu için belli şirketlerin bağışlarıyla ayakta kalan bir örgüt olmaktan çok*, "liderler kaynak yaratır" sözünden de esinlenerek kendi kaynaklarını tamamen kendisi yaratma, kendi yağında kavrulabilme yolunda ilerlemektedir.
2)yga genel kanının aksine sadece odtü, bilkent, boğaziçi'nden öğrenci alan bir kuruluş değildir. çünkü amaçları * "competent jerks" olarak tabir edilen "ben her şeyi bilirim", "bakın ben en iyi üniversitedeyim la" diyebilecek insanlarla çalışmaktansa,tercihen "loveable fools" *diye ifade edilen bilgi donanımı daha az olabilen ama daha içten insanlarla çalışmaktır. içtenlik yga'da esastır. bu yüzden bu vakıfa her sene bilkent'ten de öğrenci seçilir anadolu'nun bağrından herhangi başka bir üniversiteden de öğrenciler seçilir. bu öğrenciler tüm sene boyunca canlarını dişlerine takarak çalışırlar türkiye'nin dört bir yanında, gaziantep'te trabzon'da aydında istanbul'da ankara'da, ilköğretim okulları bünyesinde yine bu öğrencilerin katkıları ve çalışmaları sayesinde inşa edilmiş sayıları 150'yi geçkin yaratıcı kütüphanede, binlerce ilköğretim öğrencisine oku düşün paylaş seansları düzenler, okur, okutur en önemlisi ellerinden geldiğince düşündürürler, düşüncelerini özgürce paylaşabilecekleri bir ortam yaratır, onları, benim gibi nicelerinin eksikliğini çektiği, fikirlerini bangır bangır haykırabilme yetisini daha çocuk yaştan sağlamaya çalışırlar. vicdani zeka, yaratıcı düşüncenin ve hayal kurabilmenin, kurduğunuz hayallerinizi gerçekleştirebileceğiniz yolda projeler üretebilmenin anahtarını çocukların bulmasını sağlamaya uğraşırlar.
bu bağlamda salt zekasını kullanan liderler yerine içten liderler yetiştirmeye çalışan yga'nın öğrenci seçim kriterlerinin ne kadar öznel ve değişken ve bu yüzden kırılgan olabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir. yga'nın öğrenci seçim kriterlerine yapılan ilk bakışta haklı eleştirilerin cevabı da burada gizli. çünkü elemede ele aldığınız kriter* sosyolojinin, psikolojinin ve genel olarak bu tür elemelerde kullanılan hiçbir bilimin yahut yöntemin ele alamayacağı bir konu: içtenlik. herkesin düşündüğü gibi "odtülüleri, boğaziçilileri alıyorlar, sonra içeride parti yapıyorlar" havasında olsalar inanın her şey çok daha kolay olurdu. Bunun için günlerce süren mülakat sürecine girmek adaylarla tek tek konuşmak ve onları o kadar az sürede tanımaya çalışmak yerine, 3-4 üniversiteye 1000 tane form yollar, formları okutur ve puanlarına göre dizerler ilk 300'ü alırlardı değil mi?
bu noktada binlerce hatta on binlerce başvurudan maalesef ki seçilemeyen* adaylar için de içtenliklerine dair bir endişesi olduğunu sanmıyorum yga'nın. dediğim gibi bu belli bir yöntemle ya da bir değişkenle ifade edilebilecek bir ölçüt değil. 1 saat mülakatla anlaşılması da çok zor esasen. elden geldiğince doğru karar vermeye çalışmak da eleyicilerin görevi. uzun seneler birlikte çalışacakları insanları aralarına almaya çalışıyorlar. bir ev arkadaşı kabul etmek kadar zor bir değerlendirme. hak vermek lazım gelir. ayrıca çok daha akılcı bir yöntem bulan birisinin bir yga ofisine gidip fikrini söylediğinde sanmıyorum ki değerlendirmeye almasınlar bu fikri. benim gördüğüm yga'lılar hep yeniliklere açık insanlardı şimdiye kadar.
ve son olarak değinmek istediğim önemli bir nokta daha var. Bu ülkemizdeki birçok büyük sorundan birisi insanların çevresindekileri kategorileme hastalığı. evet hastalık olmuş durumda bu artık bence. illa ki bir kurum, bir kişi birilerine ait olmak zorunda; bir amaca hizmet etme mecburiyetinde. bence bu yga hiçbir siyasi, ideolojik olaya bağlı değil. canla başla, ve bu ülkede bir şeyleri değiştirebilmek için iyi niyetle çalışan gençlerden kurulu sadece. art niyet aranmamalı bence bu gençlerin alın terinde. sanki türkiye için çalışıyor bu sefer birileri. destek çıkmalı gibi.