Baytar Mektebi'nden (Veterinerlik Fakültesi) sınıf arkadaşı Hasan Efendi'yle Âkif, o kadar dost olmuş, o kadar birbirlerini sevmişlerdir ki bir gün birbirlerine söz verirler: ileride çoluk-çocuk sahibi olurlarsa ölenin çocuklarına kalan bakacaktı. Ve aradan yıllar geçti. Hasan Efendi ve Âkif evlenip çoluk-çocuk sahibi oldular. Bu arada Meşrutiyet ilân edilmişti. Mehmed Âkif de dönemin Tarım Bakanlığı'nda genel müdür yardımcısı olmuştu. işte o günlerde, Âkif'in genel müdürü, tarım bakanı tarafından haksız yere görevinden alındı. Âkif, bu haksızlığa dayanamadı ve görevinden istifa etti. Artık, işsizdi. Para biriktirme âdeti olmayan, elindeki avucundakini ânında çevresindeki yoksul ve kimsesiz insanlar için harcayan Âkif, eşi ve çocuklarıyla büyük bir maddî sıkıntıya düştü. O kadar ki, o günlerde Âkif'in evine beraber kitap okumak için sık sık gelen ve öğle yemeklerini Âkif'in evinde yiyen Mithat Cemal, bu maddî sıkıntıyı açıkça gördüğünden, çeşitli mâzeretler bularak Âkif'e yemekten sonra gitmeye başlamıştı. Gerisini Mithat Cemal'den dinleyelim:
"Bir cuma Âkif'in evinde sekiz çocuk buldum. Teker teker çok sevimli olan çocuklar bir araya gelince ne manzara alırlar mâlumdur. Evde sekiz kişilik bir kıyamet kopuyordu. Âkif'in beş çocuğuna katılan bu üç çocuğun komşudan gelmiş ufak misafirler olduğunu zannettim ve ertesi cuma bu çocuk gürültüsüyle artık karşılaşmam sandım. Fakat her cuma sekiz çocukla sofada aynı kıyamet kopuyordu. Âkif de buna katlanıyordu. Bu üç çocuğun gelişi, Âkif'in çocuklarına da fazla hürriyet vermişti.
Bir cuma, sofada, çocuklardan birinin yanağını, hıncımdan çimdikler gibi sıkarak, Âkif'e sordum:
- Kim bu yavrular?
Âkif cevap vermedi.
Odaya girince, bu üç ızdırabını, bu misafir çocuklarını Âkif'e takılarak tebrik ettim. Âkif'in yüzü değişti:
- Misafir çocukları değil, benim çocuklarım! dedi.
Üç-beş haftada üç çocuğu nasıl olurdu?
- Hasan Efendi öldü de...
Çocuklar, kim evvel ölürse hayatta olanın bakacağı çocuklardı, yani rahmetli Hasan Efendi'nin çocukları. Fakat Âkif bu çocuklardan daha güzeldi: Mektepte verdiği sözü hâlâ unutmayan bir çocuk...