inançsız bireylerin daha ziyade, çoğunlukla zeki olduğuna dair ifade.
inanç, inanma; insanlık evriminin geçirdiği zorunlu konaklardır. tarihsel kökleri vardır. bilginin, bilgi olma sürecinde katettiği merhalelerdir.
inancın bireysel bağlamı vardır. öte yandan bütün sosyal yaşamı kapsayan üst yapı dediğimiz, üst belirilemede, bütün bir sistemin bekası için görev bağlamı vardır.
insanın tarihsel sürecin taşıyıp getirdiği inançla, inanç nesne ve konularıyla ilgili subjektif ilişkisi vardır, buna tercih diyebiliriz.
sistemlerin bu alanı, insan tercihlerini, insanları baskılamak amacıyla kullanması bağlamı ise, ideolojiktir.
sistem bunu yaparken, farkında olduğu insan tercihlerini soysuzca istismar eder. temel yabancılaşma, bireyin tercihi olan inancı değil, bu inancın ters yüz edilerek insanları kendine mecburi köleleştirme amacıdır. üst yapının gün gelip gelişmeyi engelleme diyalektiği bu olgudur.
insanoğlunun düşünceye açılma serüveni; içinde yaşadığı ve henüz vahşiliğinden korunma avadanlıklarına sahip olmadığı, ilk münasebetle başlamıştır.
boğuşur, doğadan öğrenir, bilgilenir. gide gide yorumlar doğayı. yorum basamağı, sistemli düşünme, düşünce sistemi inşa aşamasıdır.
ilk nedenlere yöneltir zihnini, toprak der, su der, hava der, ateş der. anlaşılacağı gibi maddi alemi maddi tasvir çabasıdır bu.
felsefi süreçte bu arayışa, yönelişe karşı metafizik bağlam kendini gösterir, bilinemezcilik gelişir. bütün bu düşünce evrimi bilgilenme, anlama, temellendirme isteğidir. bu merhalede önce çok tanrıya ulaşılır. tıpkı arke sorunsalında olduğu gibi. çok tanrılaşmada eğilim faydacılıktır. insanın maruz kaldığı, acze düştüğü felaketlerin koruyucusu tanrıları, aslında o felaketlerin kaynağıdır. gök tanrısı, ateş tanrısı, sıhhat ve bereket tanrısı vb.
toplumun, insanın hikayesinde inanç daima vardır, günümüze taşınmıştır. son zamanlarda, genel olsun özel olsun toplumsal yaşayışta insan inancının, istismarla baskılama aracı olarak kullanılamadığını görüyoruz, daha rafine olmuştur baskılama.
inanç, inanma doğuşu itibariyle taşıdığı masumiyetine kavuşmaktadır. yabancılaşma sistem bağlamında aşılmaktadır.
kimse inancından dolayı sorgulanamaz, inancını açıklamaya zorlanamaz aforizması geldiğimiz merhalenin ifadesidir.
tarihsel seyirde düşüncenin aşamasını ifade eden materyalizm de, eski, köhne, yabancılaştırıcı kaba halinden kendini kurtarmış, ilk günlerinde olduğu gibi felsefi ve bilim bağlamına kavuşmuştur.
inançsızlık kavramı, inanç kavramının kaba inkarıdır. bilimsel olan diyalektik inkardır . diyalektik önce olumlar, sonra inkar eder ve sentezleşir. sentezleşmede inkar ettiği varlık bir şekilde varlığını muhafaza eder. yani inkar ettiğini anlar, onu ileri aşamaya yükseltir. bu bağlamda inancın bireysel kabulü, nihai sentezde olumlanır. inancın üst yapı bağlamında köleleştirici, baskı aracı olarak kullanılmasıdır reddedilen aslında.
diyalektik zeka insan inancını olumlar, ona saygıyla yaklaşır.
zeki inançsızdır, yada inançsızların çoğunun zeki olması fikri; zeki, zeka kavramlarının anlam itibariyle hem daraltılması hemde zeki insan-inançlı insan varlıklarının indi olarak birbirine karşı ötekileştirmektir.