sırf orjinal fikri yüzünden bile seyredilmesi gereken film.
mel gibson başrolde tam anlamıyla döktürüyor. yaşlanmış biraz ama oyunculuğundan birşey kaybetmemiş orası kesin. oynadığı rol tam olarak onun için dizayn edilmiş gibi. filmi seyrettikten sonra, bu rolün mel gibson yerine george clooney veya tom cruise tarafından canlandırıldığını hayal etmeye çalışın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. jodie foster'ın oyunculuğuna diyecek yok, kendine has mimikleri ve tarzı ile klasik performansını zorlanmadan sergiliyor. yönetmenlik denemesine gelince, biraz acemi kaçmış. özellikle yakın çekimlerde bu durum epey sırıtıyor (mesela, mel gibson'un kafasını duvara yerleştirdiği yakın plan).
film, sizi ilk dakikalarından itibaren sarıyor ve rahat bir ritmle sonuna kadar gidiyorsunuz. bunalım filmi olmasına rağmen konu insanı germiyor, daraltmıyor veya uyutmuyor. sadece sona doğru mel gibson'unun el kuklasına yaptıkları, filmin gidişinde çok sert bir dönüş olmuş. sanki alternatif bir sonu olsa daha iyi olabilirdi diye düşündürüyor.
star trek'de coşan ve coşturan anton yelchin'in bu filmdeki performansı da görülmeye değer.
kısacası, son dönem berbat amerikan filmleri içerisinde seyredilebilir nadir filmlerden. tavsiye edilir.