iki ayrı dünya yaşıyordun.
biri orta halli mahallendeki her birini kardeşinden ayırmadığın arkadaşların ve samimiyetleri diğeri özel okulda ailerinin onlara sunduğu yapay mutluluğu yaşayan arkadaşların ve sıkıcı dünyaları.
mahalledeki bütün arkadaşların mavi önlük giyerdi sen de annene gidip 'ben de yaka istiyorum, ben de onlar gibi giyinmek istiyorum' diye ağlardın...
hatırladın mı? mutsuzlukların da küçücüktü senin gibi... şimdi gel de gör...
servisten inip evde annenin yaptığı yemeklerin yüzüne bakmaz 'salçalı ekmek' isterdin. bahçeye çıktığında herkesin elinde onu göreceğin için.
şapka taktığında erkek olup mahalle maçlarına karışır, çıkarttığında evden barbielerini alıp arka bahçede nice oyunlar oynardınız...
bazen sınıf arkadaşlarının organizasyon şirketleri taraflarından hazırlanan doğum günü partilerinde şeker kızı oynar, palyaçolarla eğlenir. bazen ise bahçe arkadaşlarının arka sokaktaki fırından alınmış sade pastasından yiyip saatlerce oyunlar oynardınız.
seni hangisinin mutlu ettiğini çok iyi biliyordun...
iki ayrı dünyada yaşardın gerçekten. şimdi sana gıptayla bakıyorum, keşke yine aynı güce sahip olabilsem...
mahalle arkadaşların ingilizcenin i'sini bilmezken sen iki dilde şarkılar söylüyor ve konuşuyordun.
okul arkadaşların evinden çıkmayıp paket oyunlarla günlerini geçirirken sen onlarca oyunun tadına bakmış yorgunluktan bayılana kadar mahallende koşuşturuyordun.
cam da kırdın disneyland'da da eğlendin.
bakkal amcaya 'buna ne olur ki' de dedin, şımarıklık yapıp bilmem nerden gelen çikolataları da beğenmedin.
dizlerini parçalayıp kalkıp oyuna devam da ettin, üzerine su döküldü diye hıçkırıklarla ağlamaya da...