madem ısrar ediyorsunuz yaziyim bari. üniversite kayıtları için gittiğim karabük'de kayıt işlemini bitirdikten sonra zonguldak'a gitmiştim... otobüste son kalan 2 kişilik bileti babam ve ben satınaldık. vedalaşma işleminin ardından koltuğuma doğru yürüdüm, koltuğuma oturdum. önümde ki koltukta oturan bayan tahmini olarak benimle yaşıttı. yanında da annesi vardı 3-5 sn baktıktan sonra profilini çıkardığım bayan, twilight filminde ki bellanın ta kendisiydi. (!) beyaz tenini ve kırmızı ojeleri tahrikkar bir uyum içindeydi. 5dk geçikmeden kitabımı çıkardım * okumaya koyuldum. oda kitap okuyordu camın yansımasını münkün mertebe kullanarak kitabının ismini görmeye çalışsam da beceremedim. bacaklarını koltuğuna bükmüş, kitabını okuyordu. saçları çok güzeldi gözlerimi alamıyordum. elimde kitabımla bir yandan da telefonumla eşe dosta mesaj atıyordum. kitabından 15 dk içinde vazgeçti tv izlemeye koyuldu bende farklı bir kitap çıkararak * okumaya başladım. 3 saat böyle geçti.. susurlukta mola vermiştik biraz açıkmıştım bir şeyler atıştırmak için aşağıya indim. 20 dk sonra otobüsde ki yerimi almaya giderken, o aşağıya indi.. gözlerimiz defalarca birbirine çarpıştı heyecanlanmıştım. daha fazla dayanamadım otobüse bindim. yerime geçtim. kalemimi çıkartıp şunları yazmak istemiştim; lütfen yanlış anlamayın ve medeni cesaretimi bağışlayın. altında da telefon numaram. ama yapamadım çünkü daha önce bu denli bir şey yapmamıştım alabileceğim muhtemel tepkiyi bilmiyordum. otobüse bindiler, yerine geçerken yine bakışmıştık. kitabımı kaldırdım biraz müzik dinlemek için tvyi açtım gripinden - beş.. şarkı bitmişti teomana bir bakayim dedim ve bana öyle bakma parçasını dinlerken, onunda gripinin beş parçasını dinlediğini gördüm. heyacanım giderek artıyordu. cesaretimi toplayıp şu lanet telefon numarasını vermeyi düşündüm ama yine yapamadım. metalica, queen, red zeplin, iron madien, crannberies, evanescence derken balıkesir terminaline geldik. çantamı alıp otobüsü içimde ki pişmanlıkla biran önce terkettim. buda böyle bir maceramdır..
