gardiyan tezgahtarlarin bolca bulunduğu alışveriş merkezi. moralimin bozuk olduğu ve can sıkıntısından infilak etme noktasına geldiğim bir gün gittim. biraz dolanırım, bir şeyler alırım, olmadı film izlerim demiştim. bu düşünce ile moralim düzeldi, koyuldum yola. sevinç ve heyecanla bir şeyler almak için bir mağazaya girdim. tezgahtar ellerini kavuşturup yanıma geldi ve, ''hoş geldiniz efendim'' dedi. sonrada beni göz hapsine aldı, önce huzurum kaçtı, sonrada neşem. öyle hemende çekip gidemedim ayıp olur düşüncesi ile, hem güzel şeyler çarptı gözüme girmişken dolanayım dedim.
askıdaki tişörtleri ve pantolonları karıştırırken beni baştan aşağı süzdü, ses çıkartmadım ilk başta, ama gözetliyorum daha ne kadar sürecek diye. orada karşımda durdu, ''al artık ne alacaksan, beni burada bu kadar bekletme. hele bir şey almadan çıkta göreyim.'' der gibi suratıma baktı. baktım gideceği yok hemen açıklama gereği duydum, ''şey, ben bakıyordum öyle yeni modellere, hoşuma giderse alacağım.'' hemen karşılık verdi. ''tabii efendim'' ben burdayım. anlamaz ki, zaten sorunda onun orada olmasıdır. bana kendimi hırsız gibi hissettirdi. hoş görülü olmak adına ''onunda ekmek parası, patronu ilgilenmediğini görürse işten atar'' diye düşündüm ama nafile.
tezgahtar eşliğinde zar zor bir şeyler seçtim. denemek için kabine doğru yol aldım baktım takip ediyor. kabin'in kapısının önüne geldik durdu bana bakıyor. girdim içeri kapıyı kapattım pantolonu deniyorum merak ettim acaba hala ordamı diye, kapıyı araladığımda hala oradaydı. nasıl stres oldum, nasıl sinir oldum. açtım kabin'in kapısını ''bari kabine de gel de beraber deneyelim, hem daha yakın oluruz'' dedim. artık burama gelmişti (çene altı). pantolonu beğendim ama sırf gıcıklık olsun diye '' ben biraz daha gezeyim en iyisi'' dedim, mağazayı terk ettim. gittim film izledim. sonrasında aynı mağazaya gidip o beğendiğim pantolonu aldım. o kızla daha samimi bir diyaloğumuz oldu. şu an o kızla evliyim ve iki çocuk babasıyım. şaka lan şaka yok öyle bir şey.