Koridorda pencereler açık,
Hava soğuk ama pencere açık olmasa nefes alamayacağız...
Mesaj kafamda sürekli dönüyor dolaşıyor...
sana ihtiyacım var
sana ihtiyacım var
sana ihtiyacım var
Elimi sigaraya atıyorum ve boncuk gözlü kız çocuğuyla göz göze geliyorum,
Paltomun cep ucundan tutup cekiyor,
Zar zor tuvaletin önüne gidiyorum,
Sigaramı yakıyorum...
Derin bir nefes...
mesaj hala aklımda...
Başka bir şey düşünemiyorum...
iliklerime kadar hissediyorum...
içimde garip bir telaş var ama tren o telaşa inat ağır ağır gidiyor, grilikten yeşilliğe...
Kondüktör geliyor sigaramda bitmek üzere,
Biletimi istiyor...
Gösteriyorum...
"Neyi oluyorsun" diyor?
"Kimin?" diyorum
"Bileti verenin"
para vermediğimi nasıl anladı? ne demem lazım şimdi? "sana ihtiyacım var". geliyorum bekle...
"Yeğeni sayılırım, sıkıntı yok değil mi?" dedim
"bizimde yeğenimiz sayılırsın o zaman" dedi...
ve onu izlemem için işaret etti...
yemekli vagonun arkasına geldik...
ufak bir masa ama ufaklığına inat zengin bir masa...
bir ufak açılıyor, gözüyle oturmamı işaret ediyor...
karnım aç, tavuk güzel gözüküyor...
Kondüktör eliyle bana doğru itiyor tavuğu,
"ye" diyor sert bir tavırla, bir o kadarla gururlu...
sormadan bir duble koyuyor bardağa...
Sigara çıkarıyorum, o kendi sigarasından ikram ediyor...
Bıyıkları sigaradan sararmış...
bakışları yorgun...
saat ilerliyor,
"kalkıyorum genç" diyor, "sen otur" diyor...
kafam masaya yapışmış uyuyorum...
ve trenin acı düdüğü uyandım...
yorulmuşum... heryerim ağrıyor...
"sana ihtiyacım var"
sana ihtiyacım var
sana ihtiyacım var
sana ihtiyacım var
sana ihtiyacım var
sana ihtiyacım var
hızla koşuyorum kapıya tren durmak üzere ama ben duramıyorum...
atlıyorum perona...
sendeliyorum...
kondüktor pencereden bakıyor ardım sıra...
ne bir el sallıyor ne de bir selam veriyor...
hiçte istemedim arkamdan el sallanmasını,
ama hep gözüm aradı birinin yine gel diye bakışını...