içinde entry'si bulunan acaba kaç yazar gerçekten aşık olmuştur diye merak ettiren başlık.
Aşk kimine göre tutkulu bir çiftleşme dürtüsü; kimine göre vereme, kansere taş çıkartan o eski hastalık. Bu tanımlara kısmen katılıyorum bendeniz de. Benim bildiğim aşk her ne olursa olsun tek kişilik bir şey. dolayısıyla aşık maşuğa bir şekilde kavuştu mu atomun çekirdeğinin parçalanmasına eşdeğer sonuçlar doğabilir. ama bu da acaba hiç tam anlamıyla bir kavuşma gerçekleşebilir mi diye düşündürtür. zira gerçek aşkta her daim fazlasını istersin. sevgine biraz olsun karşılık aldığını bilsen bile her geçen gün daha fazla sevilmeyi arzularsın. hep daha fazla. ona olan sevgin sonsuzdur, o yüzden onun sevgisinin de seninkine yakınsamasını dilersin. gün gelir arzularına ulaşamayacağın gerçeği kafana dank eder. çaresizlikten kahrolursun. En nihayet yüzünü, sesini unuttuğunu zannedersin, sadece zihninde pek belirgin olmayan iz, sakladığın eşyalarda da ona dair anılar kalır. Beklenmedik zamanlarda o en karmaşık kilitlerle, en kalın duvarlarla hapsettiğin yerden kaçar o günkü can sıkıntısı mide bulantısı kalp sızısı olarak bünyeye yansır; hayat devam etmektedir.