demokratik mücadelede cephe geleneği

entry1 galeri
    1.
  1. yürüyüş dergisi'nde yayınlanan makaledir, halk cephesi'nin demokratik alanda sonuç alıcı tavrını örneklerle taçlandırmış ve anlatmıştır.

    cephe geleneğinden kasıt, dhkp c'ye vurgudur.
    cüret eden, bedel ödeyen,sonuç almayı hedefleyen, tek başına da kalsa, yıllarca da sürse; vazgeçmeyen, kendine güvenen, meşruluğuna inanan, direnen ve kazanandır!

    makalede ''sonuç alıcı tavır'' şöyle anlatılıyor;

    halk cephesi, ankara yüksel caddesi’nde toplu mezarlar için 3 günlük açlık grevine başlıyor. bir komiser, polislerini peşine takıp geliyor ve halk cephelilere "burada eylem yapamazsınız, yasak!" diyor. halk cepheliler, bulunulan yerin açlık grevi için uygun bir yer olduğunu, eylemi kararlaştırdıkları gibi yapacaklarını söylüyorlar. komiser işgüzar,

    "nerde görülmüş cadde ortasında üç gün açlık grevi yapıldığı, buna izin veremem" diyor. bir halk cepheli, komisere kısa bir tarih dersi veriyor:

    "sen yenisin galiba, git amirlerine sor öğren. bize ‘oturamazsınız’ dediler, abdi ipekçi parkı’nda tam dört yıl oturduk. burada da oturacağız. buna hiçbir güç engel olamaz..."

    tartışmanın sonucunda polis saldırdı.

    7 kişiyi zorla gözaltına aldı. açlık grevi çadırını söktü. fakat... gözaltına alınanların yerine başka halk cepheliler oturdu. polis onlara da saldırdı ve gözaltına aldı. onların yerine de başkaları oturdu. ilk gözaltına alınanlar serbest bırakılınca tekrar yüksel caddesi’ne koştular ve sonunda üç günlük açlık grevi yapıldı.

    "nerede görülmüş cadde ortasında üç gün açlık grevi yapıldığı, buna izin veremem" diyen acemi komiser de, cepheli’den aldığı kısa tarih dersinin pratikteki karşılığını görmüş oldu. işte cephe geleneği budur.

    halk cepheliler "yapacağız" dediklerini yaparlar. çünkü onların yapacağız dedikleri en meşru, en temel haklarıdır. buna hiçbir güç engel olamaz.

    halk cepheliler, demokratik mücadele alanında çok güçlü gelenekler yaratmışlardır. bu geleneğe eklenen son halka, dersim’deki ölüm orucudur.

    çemişgezek’te dhkc gerillası ali yıldız’ın da gömülü olduğu toplu mezar böyle bir mücadele anlayışının sonucu açılmıştır.

    ülkemiz toplu mezarlar ülkesine çevrilmiştir. şu ana kadar açığa çıkarılmış 123 toplu mezar var. bunlarda 2 bine yakın insanımız gömülü.

    ancak bugüne kadar bunlara ilişkin sonuç alıcı bir mücadele verilmemiştir.

    gerek reformist, oportünist solun, gerekse kürt ulusal hareketinin böyle bir anlayışı yoktur. onlar için demokratik mücadele protestodan ibarettir.

    demokratik mücadele salt protesto değildir. faşizm koşullarında demokratik mücadele devrim mücadelesinin parçasıdır ve ancak iktidar hedefli bir mücadele anlayışıyla sürdürülebilir.

    devrimci hasta tutsak güler zere’nin tedavisi için yürütülen özgürlük kampanyası, edirne’de linçlere karşı otoban işgal ederek günlerce sürdürülen direniş, dev-genç’in "parasız eğitim istiyoruz alacağız" kampanyası ve açılan direniş çadırları. incirlik üssü’nün kapatılması kampanyasında ülkemizin dört bir yanında açılan imza masaları, tayad’ın defalarca linç saldırısına uğramasına rağmen ankara yürüyüşünü sürdürmesi, tek kişi de olsa türkan albayrak’ın işine geri dönmek için başlattığı çadır direnişi... ve daha gerilere gidip sayacağımız
    pekçok örnek vardır.

    farklı farklı alanlarda, farklı farklı taleplerle yapılmış eylemlerdir bunlar. ancak hepsinde de ortak bir yan vardır. bu yan, demokratik mücadeledeki cephe tarzıdır.

    demokratik mücadelede cephe geleneği kendine güvendir

    cephe’nin demokratik mücadele anlayışının temel noktalarından biri, kendine, kendi gücüne güvendir. herhangi bir eylemi, direnişi örgütlerken, kendi dışındaki güçlere bel bağlamaz.

    her zaman kendi gücüne güvenle hareket eder. tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. düşmanla girdiğimiz en çetin çatışmaların yaşandığı dönemlerde hep tek başımıza kaldık. ve tek başımıza direndik. 12 eylül cuntasının hapishane direnişlerinden f tiplerine karşı 7 yıl süren büyük direniş’e kadar, bir çoğunda tek başımızaydık.

    bunlarda, kendi gücümüze, haklılığımıza meşruluğumuza inanarak direndik ve kazandık.

    bu alandaki çizgimiz, büyük direnişimizdeki çizgimizin demokratik mücadele alanındaki ifadesinden başka bir şey değildir.

    demokratik mücadelede cephe geleneği bedel ödemeyi göze almaktır

    büyük direnişte örgütlülüğümüz, inançlarımız, değerlerimiz, devrim, sosyalizm için tam 122 şehit verdik.

    büyük direniş tüm dünyaya direnme hakkının ölümü göze alanlar için hiçbir koşulda yok edilemeyeceğini kanıtlamıştır. ankara abdi ipekçi parkı’nda dört yıl boyunca bu anlayışla direnildi. tayad’lılar da evlatları gibi her türlü bedel ödemeyi göze alarak direndi. polis oturma eylemini bitirmek için tayad’lılara defalarca saldırdı. gözaltına aldı, işkencelerden geçirdi, tutukladı, ancak sonuç alamadı. her gözaltıdan sonra yeni tayad’lılar gelip oturdu abdi ipekçi parkı’ndaki "el"in altına.

    sonuçta pes eden düşman oldu ve tayad’lılar tam 1230 gün, yani 3 yıl dört ay büyük direniş’in zaferine kadar oturma eylemini sürdürdüler.

    bu anlayış, halk cepheliler’in tüm eylemlerinde vardır. bunun temelinde yatan ise bedel ödemeyi göze almaktır. bedel ödemeyi göze almadan, faşizmin icazet sınırlarının dışına çıkmadan hiçbir eylemden sonuç alamazsınız.

    nitekim bugün ekonomik demokratik mücadele alanında, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, çeşitli siyasi hareketlerin düşmanın saldırıları karşısında tavırları ortadadır.

    cephe geleneği dışında, düşmana kendi iradesini dayatan, sonuç alıcı hemen hiçbir direniş örgütlenmemiştir.

    son on yıl içinde oligarşinin saldırıları her alanda çok daha pervasızlaşmasına, yüz binlerce işçinin atılmasına, kazanılmış hakların bir bir gasp edilmesine, baskı ve yasakların artmasına rağmen böyledir bu.

    derneklere, sendikalara, yasal parti binalarına kadar polis elini kolunu sallayarak girip arama yapıyor, insanları gözaltına alıp tutukluyor. buna karşı yine ciddi bir direniş yok. bu tablo, demokratik mücadele bilinci ve kararlılığından uzak olunduğunun, bu mücadeleyi militan ve devrimci bir tarzda almamanın göstergesidir.

    baskılar, en fazla bir iki basın açıklaması ve protesto eylemi yapılıp geçiştiriliyor. demokratik kitle örgütleri, işçi sendikalarından, memur sendikalarına kadar, tüm dkö’ler, siyasi hareketler, büyük saldırılara karşı karşıyalar. akp diyor ki; hiçbir koşulda bana karşı direnmeyeceksin.

    direnirsen bedelini göze almak zorundasınız.

    onun için en meşru taleplerle on binlerce kişinin toplandığı eylemlere azgınca saldırabiliyor.

    bu durumda geri toplanmayı, polisle çatışmayı ve daha büyük bedelleri göze almazsanız, yaptığınız eylemlerden hiçbir sonuç alamazsınız.

    bir çadır kurmuşsanız mesela, onu sonuna kadar savunacaksınız. iki saldırıyla o çadırı oradan kaldırabiliyorsa, o demokratik mücadele sonuç alıcı olamaz. saldırılar karşısında demokratik alanda da gerektiğinde ölüm dahil her türlü bedeli göze alamazsanız, sonuç alamazsınız, yenilmeye mahkumsunuz.

    demokratik mücadelede cephe geleneği tek başına da olsan direnmektir

    cepheliler’in her sözünün, her sloganının, her kararının altı doludur.

    "blöf" olsun diye bir söz söylemez.

    cepheliler aldığı her karara uyar.

    verdiği her sözü yerine getirir. bunu büyük direnişimizde 100 şehidimizle kanıtladık. onun için düşmanın demokratik alandaki eylemlerimize yönelik hiçbir saldırısı bizim mücadelemizin önünde engel olamamıştır.

    tek başımıza bırakılmıştık büyük direniş’te.

    tıpkı 1984’te ölüm orucunda olduğu gibi...

    işten atılan taşeron işçisi türkan albayrak’ın işine geri dönmek için tek başına yaptığı çadır ve açlık grevi direnişi, bu geleneği sürdürüyordu aslında. hak alma mücadelesinde bedel ödemeyi göze aldıktan sonra tek başına da olsa zaferi direnenlerin kazandığını gösterdi o da bir kez daha.

    demokratik mücadelede cephe geleneği ısrarlı olmaktır

    gasp edilen 1 mayıs alanı’nı geri almak için 1988 yılından 2010 yılına kadar tam 22 yıl ıs-rarla mücadele edildi. şehitler, gözaltılar, tutsaklıklar, büyük bedeller ödendi. ve tam 22 yıl süren bir mücadele sonucunda adım adım gasp edilen 1 mayıs alanı’nı geri aldık.

    18 eylül 2010’da adım adım ankara’ya yürüyen tayad’lılara yol boyunca 5 kez linç saldırısı yapıldı.

    tayad’ın yürümesi engellenmek istendi. ancak tüm linç saldırılarına rağmen tayad’lılar ankara’ya kadar yürüdü.

    2005 yılında trabzon’daki linç saldırısıyla başlayan onlarca linç saldırısına maruz kaldık. ama hiçbir saldırı karşısında geri adım atmadık.

    edirne’de gençlik derneği üyelerine yapılan linç saldırısını protesto etmek isteyen halk cepheliler, edirne girişinde durdurularak şehire sokulmadı ve onlarda linç saldırısına uğradı.

    halk cepheliler "saldırıya uğradık" deyip edirne’de basın açıklaması yapma hakkından vaz geçmedi.

    bir hafta boyunca kışın ortasında otoban üzerinde oturma eylemi yaptı.

    günlerce faşizme saldırıp saldıracağına pişman etti. ve her türlü engellemelere rağmen edirne’ye girip eylemini yaptı.

    demokratik mücadelede cephe geleneği meşruluğa inançtır.

    meşru olan biziz. oligarşinin faşist yasaları değil. demokratik mücadelede cephe geleneği de meşruluk zemininde yürütülen mücadeleyle yaratılmıştır.

    "incirlik üssü kapatılsın, amerika defol bu vatan bizim" kampanyasında anadolu’nun dörtbir yanında onlarca imza masası açıldı. hiçbiri için izin alınmadı. polis, zabıta birçok yerde saldırıp halk cephelileri gözaltına aldı. fakat aynı yerde ısrarla yeni imza masaları açıldı.

    dev-genç’liler parasız eğitim talebiyle başta istanbul olmak üzere anadolu’nun dört bir yanında direniş çadırları kurdu. polis başlangıçta saldırarak, çadır açtırmayacağını söyledi.

    ancak sökülen her çadırın yerine hemen yenisi kuruldu. polis yine saldırdı, yine kuruldu. ankara sakarya caddesi’ne açılan direniş çadırına

    ankara polisi tam beş kez saldırdı.

    dev-genç’lileri beş kez gözaltına aldı. dev-genç’liler beş kez yeni çadır kurdu. sonuçta kazanan dev-genç’liler oldu.

    demokratik mücadelede cephe geleneği sonuç almaktır.

    sonuç almayı hedeflemeyen hiçbir mücadele kazanamaz. güler zere’yi zulmün hücrelerinden alacağız dedik. israrla, kararlılıkla aylarca süren bir kampanya yürüttük. güler zere’nin sesini duymayan kalmayacak dedik. anadolu’nun dört bir yanında zere için özgürlük istedik. sesimiz ülke sınırlarını aştı. avrupa’nın birçok kentinde eylemler yapıldı. mücadelemiz sonucunda güler zere’ye özgürlük talebimiz halkın en geniş kesimleri tarafından kabul edildi. birçok periyodik eylem sürdürdük. akp yöneticileri her yerde bizimle karşılaştı.

    ve güler zere’yi zulmün pençesinden çekip aldık.

    çemişgezek’teki toplu mezarın açılması ve yoldaşımız ali yıldız’ın cenazesini almak için de aynı şeyi yaptık. daha en başından "fidel castro, che’yi nasıl arayıp bulduysa biz de yoldaşımız ali’yi oligarşinin çukurundan öyle çıkartacağız" dedik.

    oligarşinin yargısının ne dediğinin bizim için hiçbir önemi yoktu. akp’nin mezarları açmak istememesinin, önümüze çıkardığı engellerin bizim mücadelemiz açısından hiçbir önemi yoktu. oligarşinin yasaları değil, haklı olan bizdik. meşru olan bizim talebimizdi. bu kararlılıkla, toplu mezarı açtırarak, demokratik mücadelede cephe geleneğine güçlü bir halka daha ekledik.
    0 ...