yürüyüş dergisi'nde yayınlanan makaledir, halk cephesi'nin demokratik alanda sonuç alıcı tavrını örneklerle taçlandırmış ve anlatmıştır.
cephe geleneğinden kasıt, dhkp c'ye vurgudur.
cüret eden, bedel ödeyen,sonuç almayı hedefleyen, tek başına da kalsa, yıllarca da sürse; vazgeçmeyen, kendine güvenen, meşruluğuna inanan, direnen ve kazanandır!
makalede ''sonuç alıcı tavır'' şöyle anlatılıyor;
halk cephesi, ankara yüksel caddesinde toplu mezarlar için 3 günlük açlık grevine başlıyor. bir komiser, polislerini peşine takıp geliyor ve halk cephelilere "burada eylem yapamazsınız, yasak!" diyor. halk cepheliler, bulunulan yerin açlık grevi için uygun bir yer olduğunu, eylemi kararlaştırdıkları gibi yapacaklarını söylüyorlar. komiser işgüzar,
"nerde görülmüş cadde ortasında üç gün açlık grevi yapıldığı, buna izin veremem" diyor. bir halk cepheli, komisere kısa bir tarih dersi veriyor:
"sen yenisin galiba, git amirlerine sor öğren. bize oturamazsınız dediler, abdi ipekçi parkında tam dört yıl oturduk. burada da oturacağız. buna hiçbir güç engel olamaz..."
tartışmanın sonucunda polis saldırdı.
7 kişiyi zorla gözaltına aldı. açlık grevi çadırını söktü. fakat... gözaltına alınanların yerine başka halk cepheliler oturdu. polis onlara da saldırdı ve gözaltına aldı. onların yerine de başkaları oturdu. ilk gözaltına alınanlar serbest bırakılınca tekrar yüksel caddesine koştular ve sonunda üç günlük açlık grevi yapıldı.
"nerede görülmüş cadde ortasında üç gün açlık grevi yapıldığı, buna izin veremem" diyen acemi komiser de, cepheliden aldığı kısa tarih dersinin pratikteki karşılığını görmüş oldu. işte cephe geleneği budur.
halk cepheliler "yapacağız" dediklerini yaparlar. çünkü onların yapacağız dedikleri en meşru, en temel haklarıdır. buna hiçbir güç engel olamaz.
halk cepheliler, demokratik mücadele alanında çok güçlü gelenekler yaratmışlardır. bu geleneğe eklenen son halka, dersimdeki ölüm orucudur.
çemişgezekte dhkc gerillası ali yıldızın da gömülü olduğu toplu mezar böyle bir mücadele anlayışının sonucu açılmıştır.
ülkemiz toplu mezarlar ülkesine çevrilmiştir. şu ana kadar açığa çıkarılmış 123 toplu mezar var. bunlarda 2 bine yakın insanımız gömülü.
ancak bugüne kadar bunlara ilişkin sonuç alıcı bir mücadele verilmemiştir.
gerek reformist, oportünist solun, gerekse kürt ulusal hareketinin böyle bir anlayışı yoktur. onlar için demokratik mücadele protestodan ibarettir.
demokratik mücadele salt protesto değildir. faşizm koşullarında demokratik mücadele devrim mücadelesinin parçasıdır ve ancak iktidar hedefli bir mücadele anlayışıyla sürdürülebilir.
devrimci hasta tutsak güler zerenin tedavisi için yürütülen özgürlük kampanyası, edirnede linçlere karşı otoban işgal ederek günlerce sürdürülen direniş, dev-gençin "parasız eğitim istiyoruz alacağız" kampanyası ve açılan direniş çadırları. incirlik üssünün kapatılması kampanyasında ülkemizin dört bir yanında açılan imza masaları, tayadın defalarca linç saldırısına uğramasına rağmen ankara yürüyüşünü sürdürmesi, tek kişi de olsa türkan albayrakın işine geri dönmek için başlattığı çadır direnişi... ve daha gerilere gidip sayacağımız
pekçok örnek vardır.
farklı farklı alanlarda, farklı farklı taleplerle yapılmış eylemlerdir bunlar. ancak hepsinde de ortak bir yan vardır. bu yan, demokratik mücadeledeki cephe tarzıdır.
demokratik mücadelede cephe geleneği kendine güvendir
cephenin demokratik mücadele anlayışının temel noktalarından biri, kendine, kendi gücüne güvendir. herhangi bir eylemi, direnişi örgütlerken, kendi dışındaki güçlere bel bağlamaz.
her zaman kendi gücüne güvenle hareket eder. tarihimiz bunun örnekleriyle doludur. düşmanla girdiğimiz en çetin çatışmaların yaşandığı dönemlerde hep tek başımıza kaldık. ve tek başımıza direndik. 12 eylül cuntasının hapishane direnişlerinden f tiplerine karşı 7 yıl süren büyük direnişe kadar, bir çoğunda tek başımızaydık.
bunlarda, kendi gücümüze, haklılığımıza meşruluğumuza inanarak direndik ve kazandık.
bu alandaki çizgimiz, büyük direnişimizdeki çizgimizin demokratik mücadele alanındaki ifadesinden başka bir şey değildir.
demokratik mücadelede cephe geleneği bedel ödemeyi göze almaktır
büyük direnişte örgütlülüğümüz, inançlarımız, değerlerimiz, devrim, sosyalizm için tam 122 şehit verdik.
büyük direniş tüm dünyaya direnme hakkının ölümü göze alanlar için hiçbir koşulda yok edilemeyeceğini kanıtlamıştır. ankara abdi ipekçi parkında dört yıl boyunca bu anlayışla direnildi. tayadlılar da evlatları gibi her türlü bedel ödemeyi göze alarak direndi. polis oturma eylemini bitirmek için tayadlılara defalarca saldırdı. gözaltına aldı, işkencelerden geçirdi, tutukladı, ancak sonuç alamadı. her gözaltıdan sonra yeni tayadlılar gelip oturdu abdi ipekçi parkındaki "el"in altına.
sonuçta pes eden düşman oldu ve tayadlılar tam 1230 gün, yani 3 yıl dört ay büyük direnişin zaferine kadar oturma eylemini sürdürdüler.
bu anlayış, halk cephelilerin tüm eylemlerinde vardır. bunun temelinde yatan ise bedel ödemeyi göze almaktır. bedel ödemeyi göze almadan, faşizmin icazet sınırlarının dışına çıkmadan hiçbir eylemden sonuç alamazsınız.
nitekim bugün ekonomik demokratik mücadele alanında, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin, çeşitli siyasi hareketlerin düşmanın saldırıları karşısında tavırları ortadadır.
cephe geleneği dışında, düşmana kendi iradesini dayatan, sonuç alıcı hemen hiçbir direniş örgütlenmemiştir.
son on yıl içinde oligarşinin saldırıları her alanda çok daha pervasızlaşmasına, yüz binlerce işçinin atılmasına, kazanılmış hakların bir bir gasp edilmesine, baskı ve yasakların artmasına rağmen böyledir bu.
derneklere, sendikalara, yasal parti binalarına kadar polis elini kolunu sallayarak girip arama yapıyor, insanları gözaltına alıp tutukluyor. buna karşı yine ciddi bir direniş yok. bu tablo, demokratik mücadele bilinci ve kararlılığından uzak olunduğunun, bu mücadeleyi militan ve devrimci bir tarzda almamanın göstergesidir.
baskılar, en fazla bir iki basın açıklaması ve protesto eylemi yapılıp geçiştiriliyor. demokratik kitle örgütleri, işçi sendikalarından, memur sendikalarına kadar, tüm dköler, siyasi hareketler, büyük saldırılara karşı karşıyalar. akp diyor ki; hiçbir koşulda bana karşı direnmeyeceksin.
direnirsen bedelini göze almak zorundasınız.
onun için en meşru taleplerle on binlerce kişinin toplandığı eylemlere azgınca saldırabiliyor.
bu durumda geri toplanmayı, polisle çatışmayı ve daha büyük bedelleri göze almazsanız, yaptığınız eylemlerden hiçbir sonuç alamazsınız.
bir çadır kurmuşsanız mesela, onu sonuna kadar savunacaksınız. iki saldırıyla o çadırı oradan kaldırabiliyorsa, o demokratik mücadele sonuç alıcı olamaz. saldırılar karşısında demokratik alanda da gerektiğinde ölüm dahil her türlü bedeli göze alamazsanız, sonuç alamazsınız, yenilmeye mahkumsunuz.
demokratik mücadelede cephe geleneği tek başına da olsan direnmektir
cephelilerin her sözünün, her sloganının, her kararının altı doludur.
"blöf" olsun diye bir söz söylemez.
cepheliler aldığı her karara uyar.
verdiği her sözü yerine getirir. bunu büyük direnişimizde 100 şehidimizle kanıtladık. onun için düşmanın demokratik alandaki eylemlerimize yönelik hiçbir saldırısı bizim mücadelemizin önünde engel olamamıştır.
tek başımıza bırakılmıştık büyük direnişte.
tıpkı 1984te ölüm orucunda olduğu gibi...
işten atılan taşeron işçisi türkan albayrakın işine geri dönmek için tek başına yaptığı çadır ve açlık grevi direnişi, bu geleneği sürdürüyordu aslında. hak alma mücadelesinde bedel ödemeyi göze aldıktan sonra tek başına da olsa zaferi direnenlerin kazandığını gösterdi o da bir kez daha.
demokratik mücadelede cephe geleneği ısrarlı olmaktır
gasp edilen 1 mayıs alanını geri almak için 1988 yılından 2010 yılına kadar tam 22 yıl ıs-rarla mücadele edildi. şehitler, gözaltılar, tutsaklıklar, büyük bedeller ödendi. ve tam 22 yıl süren bir mücadele sonucunda adım adım gasp edilen 1 mayıs alanını geri aldık.
18 eylül 2010da adım adım ankaraya yürüyen tayadlılara yol boyunca 5 kez linç saldırısı yapıldı.
tayadın yürümesi engellenmek istendi. ancak tüm linç saldırılarına rağmen tayadlılar ankaraya kadar yürüdü.
2005 yılında trabzondaki linç saldırısıyla başlayan onlarca linç saldırısına maruz kaldık. ama hiçbir saldırı karşısında geri adım atmadık.
edirnede gençlik derneği üyelerine yapılan linç saldırısını protesto etmek isteyen halk cepheliler, edirne girişinde durdurularak şehire sokulmadı ve onlarda linç saldırısına uğradı.
halk cepheliler "saldırıya uğradık" deyip edirnede basın açıklaması yapma hakkından vaz geçmedi.
bir hafta boyunca kışın ortasında otoban üzerinde oturma eylemi yaptı.
günlerce faşizme saldırıp saldıracağına pişman etti. ve her türlü engellemelere rağmen edirneye girip eylemini yaptı.
demokratik mücadelede cephe geleneği meşruluğa inançtır.
meşru olan biziz. oligarşinin faşist yasaları değil. demokratik mücadelede cephe geleneği de meşruluk zemininde yürütülen mücadeleyle yaratılmıştır.
"incirlik üssü kapatılsın, amerika defol bu vatan bizim" kampanyasında anadolunun dörtbir yanında onlarca imza masası açıldı. hiçbiri için izin alınmadı. polis, zabıta birçok yerde saldırıp halk cephelileri gözaltına aldı. fakat aynı yerde ısrarla yeni imza masaları açıldı.
dev-gençliler parasız eğitim talebiyle başta istanbul olmak üzere anadolunun dört bir yanında direniş çadırları kurdu. polis başlangıçta saldırarak, çadır açtırmayacağını söyledi.
ancak sökülen her çadırın yerine hemen yenisi kuruldu. polis yine saldırdı, yine kuruldu. ankara sakarya caddesine açılan direniş çadırına
ankara polisi tam beş kez saldırdı.
dev-gençlileri beş kez gözaltına aldı. dev-gençliler beş kez yeni çadır kurdu. sonuçta kazanan dev-gençliler oldu.
demokratik mücadelede cephe geleneği sonuç almaktır.
sonuç almayı hedeflemeyen hiçbir mücadele kazanamaz. güler zereyi zulmün hücrelerinden alacağız dedik. israrla, kararlılıkla aylarca süren bir kampanya yürüttük. güler zerenin sesini duymayan kalmayacak dedik. anadolunun dört bir yanında zere için özgürlük istedik. sesimiz ülke sınırlarını aştı. avrupanın birçok kentinde eylemler yapıldı. mücadelemiz sonucunda güler zereye özgürlük talebimiz halkın en geniş kesimleri tarafından kabul edildi. birçok periyodik eylem sürdürdük. akp yöneticileri her yerde bizimle karşılaştı.
ve güler zereyi zulmün pençesinden çekip aldık.
çemişgezekteki toplu mezarın açılması ve yoldaşımız ali yıldızın cenazesini almak için de aynı şeyi yaptık. daha en başından "fidel castro, cheyi nasıl arayıp bulduysa biz de yoldaşımız aliyi oligarşinin çukurundan öyle çıkartacağız" dedik.
oligarşinin yargısının ne dediğinin bizim için hiçbir önemi yoktu. akpnin mezarları açmak istememesinin, önümüze çıkardığı engellerin bizim mücadelemiz açısından hiçbir önemi yoktu. oligarşinin yasaları değil, haklı olan bizdik. meşru olan bizim talebimizdi. bu kararlılıkla, toplu mezarı açtırarak, demokratik mücadelede cephe geleneğine güçlü bir halka daha ekledik.