Türkiye de kadın olmak çok zor bir iştir. Ataerkil bir toplumda yaşadığımız için kadın hep ikinci plana atılmıştır. Kadınlar bu ezilmişliği okdar benimsemişki en başta kendi kızına bu baskıyı uygulamaya çalışır. Öyle oturulmaz babayla böyle konuşulmaz vs. Bu dayatmayı önce bir kadın başka bir kadına uygulamaktadır. Daha sonra baba yapar bunu sonrada abi. Toplum girer işin içine. Çok konuşur adı çıkar konuşmaz pısırık olur aşağılanır. Evlenir kocası yapar bunları. Hep yargılanır. Toplumsal kurallar hep kadınlara varmış gibi davranılır. Erkeğinki meşrulaştırılır. Obje muamelesi görür herzaman. Namus denilen kavramla ailesinin sonrada eşinin himayesi altına sokularak insandan öte nesne olmaya mahkum edilir. Namus onun değilde kocasınınmış gibi gerici ve feodalitenin doruklarına ulaşmış düşüncelerle kendi kimliğinide kaybeder. Feodal geleneklerin kadına sunduğu tek hak erkeğine itaat etmek olmuştur. Bu gerici düşüncelerle kadının köleliği, ezilmişliği dahada artar. Hiçbir hakkı olmayan, tecavüze, tacize maruz kalmış kadın bir erkeğin arzularını tatmin etme aracı olarak görülür. Böyle bir toplumda kadın cinayetlerinin artması olağandır. Kadınların tek kurtuluşu sosyalizmdir.