bir senemi yediğim boğaziçi üniversitesinin istanbul dışında ikamet eden * hazırlık öğrencilerini gönderdiği kampüsüdür. olumlu ve olumsuz yanları vardır. fakat +4 sene boğaziçi üniversitesinde okumak fikri her zaman olumsuzlukların daha da bastırılmasına yardımcı olmakta, gayret vermektedir öğrenciye.
vol 1: kampüs genel bakış
bu kampüs 2002 yılında filan bitirilmiş. aslında masumane bir sebeple inşa edildiği söylenebilir. sürekli artan üniversite kontenjanlarına üniversitenin küçücük kısıtlı arazisinde doğal olarak kapasitesi yetmemiş ve yine istanbul'un en güzide sahillerinden birisine bu kampüs kondurulmuştur ki en azından hazırlık öğrencilerinin çoğundan kurtulalım, ayak altında dolaşmasınlar hem de kendi aralarında kaynaşsınlar ki bir sonraki sene yabancılık çekmesinler. ileride buraya çok yatırım yapılıp mükemmel bir kampüs haline getirileceği hatta inanır mısınız ana eğitim öğretimin buraya taşınıp güney kampüsün göstermelik kalacağı filan söyleniyor fakat daha hiç bir imar hareketi görmedim bir sene boyunca. şu an yaşam için temel standartlar yapılıp bırakılmış.
ne var kampüste: sınıfların olduğu eğitim binası,** 2 tane yurt binası**, bir adet ne idüğünü kavrayamadığım fakat kampüsün göbeğindeki bina, bu binanın yanında ambulans, bir kamyonet ve bir minübüs, eğitim binasıyla sahil arasında kalan belki 60 70 m'lik alanda çimenler banklar masalar filan vardır ki burası güzel havalarda iç açar kafa temizler, denize yüzünüzü dönünce sağ tarafınızda kalan arazide arıköy adında bir yerleşim birimi, sahilden doğuya döndüğünüzde* kilyos kasabası****, hemen kilyos kampüsün batı yakasından denize dökülen semi-kanalizasyon acayip deremizi, fırtınadan yıkılmadığında ancak kullanabilecek allaha emanet bir köprü vasıtasıyla geçebildikten sonra, sahil kumlarını çölde aşkını arayan orhan gencebay edasıyla yararak ulaşabildiğimiz tırmata beach club, ***batı yakasında ise göz alabildiğine orman var hocam. orman sahile yaklaşınca bitiyor ve sahil başlıyor. yine batı tarafına sahilden devam edince istanbul'un güzide plajlarından burc beach var. burada, bize nasip olmadı mayıs ayının başından itibaren denize filan girebilirsiniz. *
vol2: kilyos kampüs ve çileler, into the wild;
ey müstakbel kilyoszede, kazandın di mi boğaziçini. bir sene it gibi filan çalışmış, dersanende okulunda "oww derece yaptı çocuk oww" tepkileriyle sonucun karşılanmış da olabilirsin*.ilk senen hayalini kurduğun o çimenliklerde filan geçmeyecek. kucağında kitaplarla güney meydanda güzel ve sürekli gülümseyen kızlarla, dersine süzülmeyeceksin. ilk sene kilyos senesi çünkü. çilelere bence en önemlisinden başlayayım:ulaşım. kilyosa ulaşım güney kapıdan itibaren açık trafikte 50 dk civarı olup ulaşım için 3 yol var denebilir. fakat bu yollardan bir ıpıssız karanlık bir orman içinden 30 dakika yürüyüş gerektirdiğinden, bir diğeri de cüzdanı şişkin bir baba gerektirdiğinden pek tercih edilmez. bu yollardan bahsedeyim;
1) kilyos-güney iett otobüsleri: bu otobüsler 2 çeşittir. Bunlardan birisi yeni, şimdi lila'ya boyanmaya başlayan yeşil otobüsler, diğeri de kamyondan bozma, motor sesini dışarı vermeyip dışardan stretoskopla dahi dinleseniz ses işitemeyeceğiniz çünkü bütün sesi yolculara odaklayan, ısıtması bozuk, kışın soğuk yazın sıcak, bildiğimiz eski belediye otobüsleridir. ama şükürler olsun ki seferlerin çoğuna yeşil otobüsler gelir. otobüs seferleri programlıdır allahtan. saatinde gelir saatinde kalkar %99 ihtimalle. günde kilyos'tan güneye 7:45*, 8:30, 11:15, 13:45, 16:30, 18:30, 21:xx* otobüsleri vardır. güney kapıdan kilyos'a da bu otobüsler vardıkları saatten itibaren yolcuları toplayıp dönerler. bu saatler de 10:00, 12:30, 17:30... ve en son 22:50 arabasıdır. Bu arabalar 4. levent'ten de geçtikleri için ilgili saatlerden 10 dk sonrası 4. levent kalkışını ifade eder. kilyos güney otobüs ulaşımı hakkında genel bilgiden sonra yapılması gerekenler hakkında beginner kilyoszedelere önerilerim sunlar;
a) hocam işiniz varsa 13:45 yerine 11:15'te gidin. 2 saat erken varırsınız ama inanın her şey cehennemin bir yansıması olan 13:45 otobüsünden iyidir, inanın bana dostlar.
b) illa 13:45'e binicem diyorsanız da ders bitiş saatinden 1 saat önce filan kuyruğa girin ki oturarak azabınızı biraz daha dindirin. gerçi bu önerim bütün dolu otobüsler için geçerli misal güney kapıdan kalkan 22:50, 20:00 ve 17:30 arabası için de aynını yapmalısınız. yoksa 100 kişilik otobüsün içindeki 160 kişinen her biriyle akraba olursunuz. o kadar doludur ki tutunacak bir dal bile bulamaz tutunamayanları yaşarsınız çünkü bütün demirler bütün tutacak yerlerde birilerinin elleri vardır otobüste. bu otobüs o kadar doludur ki aslında ,denedik, koltuk olmadan oturma pozisyonunda kalınabilir. o kadar sıkışıktır ki yabancı bedenler taşır yükünüzü o derece. eh, 20. dakika itibariyle oksijen yetmemeye ve otobüsün iç ısısı 160 bireyin metabolizmasından dolayı 60 C dereceye yaklaşmaya başlar ve bu haliyle baş dönmesi ve mide bulantısı yapar. pencereli açamazsınız çünkü dışarısı da bir o kadar soğuktur, ve oturacak kadar şanslı olan paşaları bu pencere açmak üşütmektedir. e o da haklıdır, çünkü adam 1 saattir dışarda beklemiştir şu otobüste yer bulayım oturayım diye. çekersiniz. 45 dakika 45x45x45x45 dk gibi gelir. hele son düzlük olarak nitelendirdiğimiz ana yerleşkeye yaklaşık 1 km filan uzaklıkta olan giriş kapısından geçtikten sonrası adeta cehennem azabı vermektedir.
c)özet: önceden beklemek iyidir. zaten işiniz gücünüz olmayacak, hazırlıksınız.
2-3)bu diğer iki yoldan ilki sarıyere bir şekilde ulaşıp ordan kilyos minibüslerine binmektir. bu minibüs sizi kampüsün 2.7 km yakınındaki bir kavşağa bırakır. bu kavşaktan yürürüm diyorsanız ki bu yol da ıssızdır baya, ıssız derken doğa içinden uzun bir yoldur diyelim, yürüyün yani. diğeri de özel arabanızın olmasıdır. birkaç arkadaşta vardı araba mesela onlar rahattılar lakin bu yol için bir çelişki var. ne bu çelişki derseniz: la olum madem araban var, zenginsin işte, git evde otur merkezde güney kampüste paşalar gibi hazırlık yaşa. değil mi ama.
ulaşım hakkında bir diğer konu ise temel ihtiyaçların alınabileceği şok, ve carrefour*'a yapılan shuttle* seferleri. bu seferler günde 1-2 tanedir. yukarıda bahsi geçen minibüsle yapılır. 17 yahut 18 kişilik bu minibüsten şoförle beraber 31 kişi indiğimizi bilirim. saydık, inanılmazı başardığımızı hayretle izledik. neyse bu minibüs ayakta yolcu almak için tasarlanmadığından tutunacak hiç bir yer yok zaten. hele bir de uzun boyluysa kafası yatık, ayakta giden zavallılar için tam bir işkence olmakta. dolayısıyla ne yapacaksınız? birbirinize tutunuyorsunuz. kitle halinde darbeleri daha kolay emebiliyorsunuz çünkü. neyse bu shuttlelar için yapabilecek bir şey yok oturmak tek çare, dolayısıyla erkencilik gerekiyor yine. bunda artı olarak alışverişinizi de hızlıca bitirip geri döndüşte bir daha oturma şansı yakalamak önemli. dolayısıyla zamana karşı da yarış var bu sefer. listenizi yapıp öyle gitmenizi öneririm. sakin bir şekilde aradığınız reyonlara gidip hızlıca ve panik yapmadan minibüsü düşünmeden alışveriş yapmalısınız. zaman içinde bütçenize uygun ürünleri belirleyip yerlerini aklınızda tutup alışveriş sürenizi yarı yarıya'ya kadar indirmeniz mümkün.
2) sert geçen kış: hocam kilyos kampüs karadenize bakar. o deniz hakikaten karadır da. akdeniz'in zıddı olsun diye filan değil adı. belki akdeniz karadenize zıt olsun diye adlandırılmış olabilir. nitekim ingilizcesi de çok sikim birşeydir.*. bu arazi rüzgar enerjisi üretim alanı olarak da düşünülmüş zamanında diye söylesem fırtınaları sertliğine dair bir ipucu verir siz beginner kilyoszedelere. öyle kötü havalar olurdu ki, ben egede büyümüş biri olarak dışarıya çıkamazdım. evet doğru okuyorsun. dışarı çıkıp kantinden bir tost alıp gelemezdim. çünkü hem gelene kadar tost -15 C dereceye kadar soğuyordu hem de yediğinden fazla enerjiyi dengede kalabilmek, rüzgara karşı ileri gidebilmek için harcıyorsun. e dolayısıyla bir çita gibi biz de avımızın peşini bırakıyorduk. sadece ben de değil. herkes. ben ben olalı öyle rüzgar görmedim yani. mübalağaya çok lüzum yok ama hakikaten böyle kızları filan düşürdüğü oluyordu. ben 80 kilo filanım beni bile bir keresinde kanala düşürüyor kafamı gözümü yardırıyordu. ve son olarak bir keresinde kışın fırtınalı bir günde yemekhaneye gidebilmek için okul binasının batı yakasından aşağıya doğru yürüyeyim dedim, gidemedim. gidemedim derken benim fiziksel gücüm yetmedi. kafamı kaldırıp bir baktım denize, tam bilmem ama, 200 300 m açıkta rahat vardı dalgalar. deprem olmadan tsunami yaşıyorduk adeta. gerisin geri dönmüşüm, rüzgarın verdiği ivmeyle 50 metreyi 5 saniyede filan yürüdüm herhalde. kendimi yurdun önünde buldum. önerilere geçersek;
a) öyle benim gibi yapayın bana bir şey olmaz üşümem ben egeliyiz biz filan hiç demeyin; bot, kalın bir mont parka allah ne verdiyse artık, yün atkı, eldiven, bere alın yanınıza.
b) gözlüklüyseniz soğuk havalarda gözlükle yemekhaneye gitmeyin bir giriyorsunuz bembeyaz oluyor camları valla, iğrenç bir his.
c) hava durumuna bakın rüzgar filan görürseniz yiyecek stoklayın buzdolabınıza ki kantine gitme işkencesine yer kalmasın.
d) ve dostlar dayanın, 1 sene var bu cefa.
3) internetin yavaşlığı;
bu boğaziçinin kanayan yarası zaten. o kadar yavaş bir internetimiz vardı ki allaha emanetti yani. bağlantı hızımız o kadar düşüktü ki 0.07 kbps hatta daha az hız ile download gördüğümüz olurdu. kalan süreyi sonsuz gösterdiği olurdu bazen. bu ne demektir bilir misiniz? bir sayı/0 sonsuz eder dostlar. 0'a yaklaşan bir sayıyla download ediyorduk o derece. 5 dakikalık videoyu 30dk'da yükleyemezdik akşamları filan. sabahları millet dersteyken gir cayır cayır tabi o da ayrı. tavsiyem şu ki eğer film filan indirecekseniz, ki tavsiye etmem birilerinde vardır sorun soruşturun bulursunuz, bunu okul vakti yapın hatta ortam varsa laptop'unuzu okula götürün orda indirin. çünkü okulun ağı farklı yurtlardan baya daha iyi indiriyor.
4) proficiency exam:
bu kampüse gelmenizin ana sebebinin bu sınav olduğunu unutmayın. siz bu sınavı geçerseniz sadece, ingilizcenizin dersleri takip edebileceğiniz düzeyde olduğunu düşünüyorlar. ve bilmiyorum birşeyler biliyor musun bu sınav hakkında ama bu sınav zor hocam. bildiğin zor yani. öyle ben hazırlığım yata yata geçerim demeyeceksin. oturacak çalışacaksın biraz da. hazırlıksın lakin öğrencisin nihayetinde. okuyon sen yaa... hele bir de kur**un beginner ya da pre-intermediate isen çalışmak zaruridir artık. en azından ödevlerini yap, bol bol film, dizi izle altyazılı,*. bu sınavı mümkünse haziranda geçmeye bak. çalışmazsan hiç ümitlenme, ben ingilizce bilmiyorum ama acaip zekiyim filan dersen, ne adamlar kaldı orda hey yavrum hey derler adama. istatistik versem anlaşılır hale gelir. bu sene 12 hazirandaki proficiency'ye 1800 küsür kişi girdi 600'ü geçebildi sadece. gerisi yaz okuluna*** kalırsın. prof'u temel sorun olarak görmüyorum çünkü o temel amaç sadece. yan sorun olarak sınıflandırabilirim. binaenaleyh prof olmasa kilyos ciddi bir cennet de olabilir tabi.
evet üç temel ve bir yan sorunumuzdan sonra güzel yanlarını da anlatabiliriz. yani;
vol3: iyi ortam, güzel insanlar bulma ihtimalin, arkadaşlar vs vs vs...
hocam kilyosu iyi kılan en önemli etkenlerden birisi arkadaş ortamının çok iyi olması. çünkü herkes senin gibi, türkiye'nin bir yerinden kopup gelmiş doğulusu batılısı bir sürü adam var. güzel yanı çoğusu akıllı oturaklı bu adamların. zibidisi yok mu elbette var, alası da var. sen nasıldın diye sorabilirsin. zibidi değildim ben herhalde yaa dostlar. otururdum kıçımın üstüne. gezerdim de, içerdim de, oturur nerd gibi bilgisayar oynar, film filan da izlerdim. En güzeli de multi oyunlar tabiki bu arada. Bir PES olsun bir Age of Empires II, bir Counter Strike olsun oynanır, iyi gider. Lakin bahsettiğim internet yavaşlığı bu basit oyunlarda bile sıkıntı çıkarmaktadır. ne diyordum, ıhım,
buranın en önemli avantajlarından birisi de şehrin dışında olması aslında. şöyle diyeyim, buraya türkiye'nin her yerinden insan gelmiş. bir kısmı yatılı, kendi şehrinin dışında okumuş olsa da çoğu bu konuda bilgisiz. Bu insanları istanbulun göbeğine direk atsan biraz afallar. hele hazırlık adam bomboş zaten. ne yapacağını şaşırır kötü yola düşersin mazallah. işte bu kilyos'tan istanbul'a yavaş yavaş sindire sindire alışırsın. hem bu sayede ineklemekten kafayı yemiş bir çok üst sınıfa da ayak bağı olmazsın. onlarda sen de geleceğini görüp moralini bozmazsın doğal olarak bir hazırlık öğrencisi olarak.
diğer bir olumlu taraf; bir yurt için gayet iyi olanaklara sahip kilyosun yurtları. ben 5 sene yatılı okudum dostlar yurtlarda çok anım, çok senem geçti, alışkınım. lisedeki yurdum da gayet iyiydi. fakat buradaki baya daha hoştu tabiki. 1. kilyos yurdunda kaldım ben geçen sene. bu yurtlardaki şartlardan bahsedersek odalar 1. kat hariç, 4+4 kişilik iki odadan mürekkep 8'er kişilik daireler şeklinde düzenlenmiş. Bu dairelerde bir mutfak ve bir banyo dahil. yani orada 8 kişilik bir evde yaşıyorsunuz. mutfakta buzdolabınız var bir tane. lavabo filan var geniş de bir sehpası var. elektrikli ocak serbest. dolayısıyla her türlü yemeğinizi kendiniz yapabilirsiniz. üstüne çayınızı demler sigaranızı balkonunuzda içer ohh der +10 sigara eşliğinde muhabbetinizi eder güler eğlenir çekirdek de çitler sonra dötü devirir yatarsınız. tavsiyem dolabınızı keriz öğrenciler gibi tamtakır tutmayın geçler, kahvaltılıklarınızı odacana alın koyun dolaba, sabah kantin sıralarında 5 TL'ye tost, 2 TL'ye ufacık poğaça için sürünmeyin, sabahları kırın yumurtanızı demleyin çayınızı peynirle ekmekle, salamıyla, sucuğuyla, öğrencinin dostu nutella ve benzeri çikolata ürünleriyle, ohh mis gibi kahvaltı yapın. belli bir nöbet sisteminiz olsun, bulaşığı sabah kantinden ekmek almayı filan bağlayın düzenli nöbete. hem akşamları yemekhanede yemek her zaman nefis olmaz tabi. o zamanlar da yaparsınız makarna olsun, pilav olsun doyarsınız. hiç olmadı, aç kalırsanız, yakınlarda bir dominos pizza var ordan pizza söylersiniz yemek sepetinden. birçok sefer geç getiriyorlar ve beleşe yiyorsunuz pizzanızı. uzun vadede 1 pizza'yı 5TL'ye filan getirmiş olabilirim bu sene. çok ikramda bulundular valla. hani çevrede ama nisbeten uzak bir yerde anlayacağınız bu dominos. bunu anlatmadan geçemezdim.
ve son olarak da yaz meselesi. havalar ısındıktan sonra kilyos'un cıvıl cıvıl dolduğunu söylediler bize. yazık ki biz sadece son 2 haftamızda görebildik yazı onun da son günü yağmurluydu anasını satayım. malum bu sene enteresan bir kış yaşıyoruz. söze dönelim, işte bu burc beach boğaziçi üniversitesi mezunlar derneğine ait, istanbul'un en güzide plajlarından birisidir. gerçekten de fena değildir. işte bu plaj kilyos öğrencisine serbesttir. yazın mayosunu, şortunu kapan insan koşar denize. yok 10 gün sonra prof varmış, döte girecekmiş, yaz tatilin zehir olabilirmiş dinlemez kimse.* eğlenir coşar, yüzer. güzel de olur. böyle 1 sene sınıfta gördüğün adamla denizde eğlenmek de ayrı bir zevk tabiki. abaza değerlendirmelere dikkat ettiyseniz hiç girmedim. "deli kızlar oluyo oluuom cıvıl cıvıl" filan da demedim. insan gibi takılın abazalığa lüzum yok. liseli değilsiniz.*. özetle tavsiyem dua edin ki kış bizimki gibi uzun 9 ay filan sürmesin adam gibi keyfini sürün kilyos sahilinin.
başka diyecek bir şeyler yok zaten... yaşar ve öğrenirsiniz... yukarıya bakınca bendeki derin izlerini görür gibi oldum kilyos'un. çok yazmışım dostlar. buraya kadar sabırla okuyan olur mu bilemem ama yazmadan da edemezdim. güzel bir seneydi benim için. yol gösteren olmadığından kendimiz öğrendik her şeyi. dedim varsa gelecek kardeşler bilsinler, ona göre davransınlar. ve bu da kilyos kampüs hakkında yazılmış en uzun ve detaylı değerlendirme yazısı oldu galiba. oku bunları yönetim. hemen asi de olayım.
as a conclusion** senin son facebook iletin neydi bu alttan alttan duyduğun sevgiye rağmen kilyosa dair diye sorarsanız:
kilyos liman ben bir gemi
daha da uğrarsam %?!#ler beni...
edit murphy:imlalar anlatım düşüklükleriyle doluymuş gece gece yazınca. şimdi daha iyi.;
edit 2: satırlarıma, son bir senemi yediğim diye başlamışım. onu editledim. orası da 2 sene evvelinde kalmış zamanın. tey gidi pokemonlar.
edit 3: kilyos geçeli sene oldu. hala tanıdığım ınsanların yarısı kaldığım oda arkadaşlarım filan hepsi kilyostan insanlar. ortamı filan iyi derler ya ondan diyorum. simdi siz tercih filan yaptınız boğaziçine gelceniz, google'dan arattınız sonra bu entry'yi gördünüz ya. raadolun kilyos biraz da değişmiş diyorlar zaten.