kötü bir anneye sahip olmak

entry25 galeri
    1.
  1. iyi bir anneye sahip olmayan bireyin durumu. hayata -1 ile başlamaktır hiç şüphesiz.

    bir çok yazar çıkıp diyecektir ki: anne hiç kötü olur mu? olur arkadaşım olur.

    hatırlayabileceğim ilk yaşlara dönüp baktığımda hatırımda kalanlardan bahsedeyim. ilkokul çağlarımda sabah kahvaltım yok denecek kadar basitti. okuldan çıkıp gelişimde babam evde olmazdı. o günün 3. teneffüsünde * yediğim simit ve ayrandan sonra eve geldiğimde karnım aç olurdu. annem tarafından elime tutuşturulan yarım ekmek arasındaki beyaz peynir yüzey olarak çok bir yer tutmazdı ve su eşliğinde zorla yutkunurdum. bu durum o zamanlarda epey canımı sıkmış olsa gerek; bir gün okulda simitin yanında ayran almayıp eve dönerken marketten bir tane yumurta alıp annemin önüne pişirmesi için koyduğumu halen hatırlarım.

    bir okul dönüşü şöyle kucaklayıp "mis kokulu evladım gelmiş" diye sev bir kez be kadın. teallam.

    o zamanlarda kendi tırnaklarımı kesemezdim ve bu misyonu annemin üstlenmesi gerekirdi -çünkü babam çalışmaktan geldikten sonra yemeğini yer ve kahvehaneye çıkardı, pek bir zaman ayırmazdı.- ama hep geciktirdiği için sınıf öğretmenimin yaptığı kontrollerde hep yüzümün kızarmasına sebebiyet verirdi. üstümü başımı yıkamak her nedense kendisine zahmetli gelirdi. tamam çamaşır makinemiz yoktu o günlerde ama bir çocuğun bir pantolonu ile önlüğünü yıkamak o derece zor olamaz. bir anneye yük olmamalı 2 beyaz yaka 1 siyah önlük yıkamak. hep utanır hiç söz edemezdim sözlük: sopa yemekten korkardım. *

    o zamanlarda ortaokul farklı bir okuldu, ben orta okula başlamıştım ve bu durumlar pek değişmedi: beyaz olması gereken gömleğimin yakaları, kolları beni hep utandırırdı. neyse ki tırnak kesmek artık problem olmaktan çıkmıştı. yemek konuları değişmemişti yinede. yine eve geldiğimde sallamasyon bir öğünle karşılaşırdım.

    konu misafir olduğunda harikalar yaratabilen validem nedense benim için aynı hassasiyeti göstermezdi. kadınlar arasında yapılan günlerde yaptıkları yemekler, poğaçalar, kekler, şunlar bunlar tarif edilemeyecek kadar zengin bir menü haline gelirdi ve ben o günü beklerdim.

    ortaokuldan sonra liseye göndermedi ailem ve para kazanmaya başladım. 5 lira haftalık alıyorsam şayet 4 lira alıyorum deyip 3 lira eve verirdim. evet bu yalanı uygulardım. bana kalan parayla çalışmadığım tatil günlerinde gezer, eğlenir, yer içer, bisikletimi süslerdim. ekonomik olarak gelir sahibi olmak beslenme konusunda bastırılmış taraflarımı fazlasıyla tatmin yoluna iterdi beni.

    uzun zaman geçti ve ben artık yetişkin bir erkek olarak eşyalarımın temiz olması için bir beyaz eşya satıcısına gidip on taksitle bir çamaşır makinesi aldım. yinede elbiselerim yıkanmadı. iyiden iyiye eve bir yük olduğumu hissetmeye başlamıştım artık. "15 dakikalık bir zevkin ürünü müyüm" sorusu kafamda dört döner olmuştu. hoş hala bu soruya pozitif yada negatif bir cevap verememekteyim.

    yıllar geçiyor elbet ve ben artık kendi işimi kendim görme yolundayım. mümkün mertebe evde yemek yememeyi tercih edip, elbiselerimi de kendim yıkayıp ütülüyorum. liseyi de henüz yeni bitirdim *, üniversiteye allah kerim.

    Biyolojik annem de * * hala aynı, bu saatten sonra değişeceğini de pek ummuyorum açıkçası. sizlerin * annenizi ne kadar çok sevdiğinizi sadece tahmin edebiliyorum. bu şansınızı iyi değerlendirmenizi umuyorum. onu üzecek herhangi bir davranışınız olursa gözüme gözükmeyin. *

    edit:imla
    58 ...