ömrünü gider borusuna bakıp hüzünlenmekle geçiren adam.
o gün çok yorgundum. çektim kepengi arkamdan bi ses,
" kapattın mı delikanlı ? ".
döndüm gözlerinin içine baktım adamın. ben yüklü mal alacak müşteriyle, artık o bazayı üreten fabrikada bile bulunmayan baza başlığının zamazingosunu isteyecek müşteriyi gözünden tanırım. belliydi, bu adam nalbura hayatının anlamına yakın bişeyi almaya gelmisti.
zımpara almak istediğini, evde ustaların beklediğini mağdur olduğunu anlattı. eğer zımparayı alamazsa ustaların yarın tekrar gelmek zorunda kalacağından, bunun aile ekonomisine vuracağı darbeden bahsetti.
tamam kusura bakma dedi ve döndü arkasını. " ben sana arkadaş gözüyle bakıyorum " cevabı alan ergen gibi, gitti. içim burkuldu " sen bu değilsin oğlum iyi adamsın sen " dedi içim. döndüm içime,
" ya bi git " dedim.
öylece baktım adamın arkasından "gel dayı gel" dedim. kepengi yarım açtım girdim aldım zımparayı. çıkarken kafamı yarım açık kepenge gömdüm çok canım yandı.
o adamın ısrar etmeyişi, beni zorlamayışı ne kadar etkiledi beni. döndü gitti. nasıl böyle kolay kabullendi. belki ısrar etse açardım dükkanı tekrar. ama nasıl becerdi bunu ?
sanırım ona özendiğim, onu kıskandığım için açtım o dükkanı tekrar. hiç kalkıp giden adam olamadığım için. yeni gelen tramvaya binmek yerine oturup durakta gidene zırladığım için. nasıl gitti o kız öyle,