6 yaşındaydım.. Arabaların vızır vızır geçtiği ana caddenin bir uzantısı olan sevimli bi sokakta 2 katlı müstakil bi evin 1. katında yaşıyorduk o yıllar.. Küçük olmama rağmen sokağın ritmine ayak uydurmuş biriydim ben.. Nazan Öncel hayranı Zeynep ablanın müziği sokağa naklen yayın yapmasını, ak sakallı bi amcanın el arabasıyla gezip çocuklara şeker dağıtmasını (Bi keresinde ablamı kaçırmaya yeltenmişti, pis herif), annemlerin camdan cama muhabbetlerini ve daha nice olanı biteni sanki dünmüş gibi hatırlıyorum.
Pek çoğunuz gibi çocuğun gerçekten çocuk olduğu, çocukluğunu doya doya yaşadığı 90'ların çocuklarındanım ben de.. Yaşım küçük olmasına rağmen hemen her gün sokağa çıkar ablalarımla ya da arkadaşlarımla oyunlar oynardım.. Arkadaşlarım tarafından çok sevildiğimden midir yoksa başkalarının annelerinin kapılarının önlerinin kirletilmesinden hoşlanmadıkları için midir bilemem ama mahallenin bütün çocukları bizim kapının önünde oynardı.. Her ne kadar isimlerini hatırlamasam da, çok iyi anlaştığım iki tane de arkadaşım vardı.. Tabiki her üçlü grubun kaderinde olduğu gibi birini diğerinden daha çok severdim ben de. (isimlerini hatırlamadığımdan az sevdiğim arkadaşıma Gıcık, çok sevdiğim arkadaşıma ise Islak adını vereyim de anlatımda bi kargaşa olmasın) En sevdiğim arkadaşım, maddi durumu gayet iyi olan, eğitimli bi ailenin kızıydı.. Bu kız ne zaman bi yere otursa mutlaka oturduğu yere biraz ıslaklık bırakarak kalkardı, istisnasız yapardı bunu.. O'nu ne kadar çok sevsem de, Gıcık'la beraber geçerdim dalgamı: bak bak kalkıyor, kesin ıslatmıştır oturduğu yeri yine nihahahah!
Neyse efenim bi gün Islak'la bizim kapının önünde oyun oynarken Gıcık geldi.. "Kızlar ben artık büyüyünce kiminle evleneceğimi buldum.." dedi.. Islak'la birbirimize baktık ve nasıl bulduğunu sorduk haliyle.. Bi amca buna " maşallah çok tatlı kız olmuşsun, büyü de oğluma alayım seni" demiş.. Bizim bu salak da tabi havalara girmiş.. Neyse Islak'la darısı başımıza bakışları attıktan sonra üçümüz oynamaya başladık.. Bi süre sonra bahsi geçen amca sokakta göründü ve bizimki yeni gelin edasıyla adamla selamlaştı, konuştu falan filan.. Adam gidince bizim Gıcık döndü bize ve "size evleneceğim kişinin evini göstereyim mi?" dedi. Biz de merak ettik tabi ve peşine takıldık hemen.. Bizim evin 4-5 bina öte çaprazında tek katlı müstekil bi evdi, Gıcık'ın müstekbal kocasının evi.. Gıcık, orda oynamamızı teklif etti.. Çocuk sokağa çıkarsa hem görmüş olurduk. Kabul ettik ve el şaklatmaca oynamaya başladık.. Bi süre sonra cam açıldı. Ve kara kaşlı kara gözlü, beyaz tenli bi çocuk camda belirdi.. Ya ortaokul ya da lise çağlarında (okul üniforması pantolon ceketti) olan bu çocuk bizimkinin aşık olduğu çocukmuş.. Allam allam, O cama çıktığında bi anda benim de kalbimde bi hareketlenme oldu..Resmen arkadaşımın aşkına aşık oldum. Bunun kötü bir şey olduğunu tahmin edebiliyordum ama engel olamıyordum bi türlü.. (işte bu yüzden Gıcık kod adını verdim) Çok pis gaza gelmiştim, o çocuk benim kocam olmalıydı, O Gıcık'ın değil !! Kendimi göstermek için birden sivrildim.. Sözde oyun adı altında ayaküstü serenatlar yapmaya, hiç olmayan şarkı sözleri uydurup söylemeye başladım..Tanrım aşk beni besteci yapmıştı daha ne olsundu. (Acaba o gün, çocuk hakkımda ne düşünmüştü inanın çok merak ediyorum)
Algıda seçicilik mi dersiniz yoksa tesadüf mü bilmem ama o günden sonra çocuğu sıklıkla camdan bakarken gördüm.. Biz bizim kapının önünde oyunlar oynarken o da bizi izlerdi. Gerçi ben O ne zaman pencereye çıksa hemen oyunu bırakır, kaldırıma oturur ona bakardım.. Ben O'na bakınca o başını diğer tarafa çevirirdi. Ben de du bakalım ben başımı diğer tarafa çevirsem tekrar bizden tarafa bakar mı çakallığını yapardım ve evet, başımı aksi yöne çevirip bi süre o tarafa baktıktan sonra ani bi hamleyle döndüğümde bizden tarafa bakarken yakalardım O'nu.. ilginçtir, yakalandığı an başını çevirirdi hemen.. Bildiğin adamla bu şekilde cilveleşirdik.. Hadi o zamanlar öyle düşünürdüm ama hala daha öyle olduğunu düşünüyorum, başka bi açıklama bulamıyorum..
Adını hiçbir zaman öğrenemedim ilk aşkımın..Gıcık'a da sormak hiç aklıma gelmemişti sanırım.. Aşkımı o zamanlar 10 yaşında olan ablama söylediğimde "yaşıtın olan birini sev" nutukları çekmesi gerekirken çocuğa kod adı olarak Levent adını takmıştı.. *
Bir gün ben düştüm. Başıma dikiş attılar ve üzerini de kocaman bi gazlı bez parçasıyla kapattılar..Allahım alnımda kocaman bi yumak bant vardı ve bu yüzden çok çirkin göründüğümü, Levent'in artık beni beğenmeyeceğini düşünüp daha çok üzülüyordum..Aksine bu kafamı yarma olayım aslında bana büyük bi fırsat sunmuştu.. Biz yine arkadaşlarla bizim kapının önünde oynarken Levent pencereye çıktı ve 100 metre mesafeden alnımdaki koca bandı gördü ve hiç yönünü değiştirmeden baktı baktı durdu.. Aynı gün içinde mi yoksa başka bi gün mü bilmem (hatırlamam imkansız) arkadaşlarıyla birlikte bizim kapının önüne gelmiş ve bizi izlemişlerdi.. Konuştuk mu o an hatırlamıyorum ama sokağa hiç çıkmayan çocuğun bizim kapının önüne gelmesi pek bi ilginçti..
Levent hakkında hatırladığım bunlar..(zaten bu olaylardan bikaç ay sonra taşınmıştık o sokaktan) O benim ilk aşkımdı.. Aslında arkadaşımın aşkıydı; ama napayım ben de aşık olmuştum.. O'nun da beni sevdiğine kendimi inandırmıştım ve şu an hatırladığım anılar sayesinde onun bi sübyancı olduğunu düşünsem de nihayetinde o benim ilkimdi.. ilk aşkım ve tek hıyanet kaynağımdı.. Evet hâla benden büyük adamlardan hoşlanıyorum belki ama arkadaşımlarımın aşklarına asla ve asla sulanmıyorum.. 6 yaşında fena dalgalanan ben, 24 yaşımda öyle bi duruldum ki hiç kimsenin aşkı olmayan adamlara bile sulanmıyorum artık..
O değil de bizim Gıcık ya gerçekten hayaline kavuştuysa?? Aman allahım !! *