geçen gün telefonum çaldı, hiç çalmaz ya neyse, bi baktım ağlamaklı bir ses, dedim hayrolsun acaba noldu, dedi bu akşam gelir misin, biraz sohbet edelim, yahu dedim ama noldu da sen hüzünlüsün böyle, sen gel mübarek dedi, aldım yanıma mahalleden bi arkadaşı, bilmediğim yer sonuçta, tek gitmek olmaz, gittim verdiği adrese, baktım pilav kaşıklıyorlar, gel buyur dediler, aldım bi iki kaşık da pek beğenmedim aslında, neyse sohbet filan derken, çay faslına geldi, çayımızı da içtik, hadi bize müsaade dedim, yok bırakmayız dediler, kal bizle, yahu dedim 48 tane adam var burada, nasıl kalayım, yok yok bi'şey olmaz dediler, kal, hey güzel yalebbim, yahu dedim olmaz molmaz, neyse kaldık, kalmaz olaydım, gece bi ara uyandım ulan yok böyle bi ayak kokusu, arkadaşa olm kalk allasen dedim, gidelim, limonataya abanalım da kendimize gelelim dedim. neyse parmak uçlarımızda topukladık mekandan. tamam misafirperver ama o ayak kokularını halledemezse pilav değil karides bile ikram etse duramam ben ortamlarında.