"bazen geçmiş; nasıl hatırlamak istersen öyledir..."
felsefesini edinmiş harbi delikanlıdır. Sevilen degil sevendir. terkeden degil terkedilendir. Gülen değil ağlayandır. konuşan değil susandır. Ve belki de en önemlisi, içi boş değil alabildiğine doludur. Geçmişe dair iyi şeyleri hatırlamaya çalışan saf bir anadolu çocuğudur. Zamanında inanmış olduğu yalanlar için bile, söyleyeni değil sırf onlara inanacak kadar aptal olabildiği için kendisini suçlar.
Hani önceden bir sürü insanın oturup da türlü sebeplerden içlerinin boşalmış olduğu köy evleri vardır ya, işte onun gibi adamdır. Içinde yaşattıkları, içinde yaşanan anılara sahip çıkmasa da o saklamasını bilir. Kimse gelip yeniden mesken edinmese bile yıkılmadan kalabilir. Belki duvarları yıkıktır, belki sıvaları çatlamış, kiremitleri kırıktır ama sorarsanız ve dinlemeyi bilirseniz yine eski güzel hikayeleri size anlatabilir. Yıkılmamıştır ama yıpranmıştır. Güler ama ağlayamadığından güler bu delikanlı. "Sen değmezmişsin!" dememiştir belki hiçbir vakit ama güvenini de boşa çıkarmıştır prenses.
Sözün özü, bir erkek söyleyeceği çok şey olmasına rağmen susuyorsa, bu konuşmasını bilmediğinden değil; kadın tüm şansını kaybettiğindendir...