aslında şöyle bakmak lazım olaya: inançsız olduğu inancını dile getirenler, dünyayı nasıl görmektedir? kendi varlıklarını, daha doğrusu varlık sebeplerini nasıl açıklamaktadırlar? bir insan dünyaya bir amaç uğruna mı gelir onlar için, yoksa yaşamanın temelde anlamsız olduğunu mu varsayarlar? eğer yaşamak, ölümden sonrası olmayan bir yok oluş sürecinin öncesiyse; içki, kumar, kadın gibi bilumum zevkleri içinde barındıran eylemler, insanın ölümlü olduğunu bilmesinden kaynaklanan aczini unutmaya çalışma ya da ona karşı yalancı bir zafer kazanıyor hissine kapılma durumu değil de nedir? insan dediğimiz varlık, şu hayatta, ölümden sonrası olmadığını varsayarsak, kendisini nerede konumlar? mezarda cansız bedenini böcekler, solucanlar yesin diye mi çekmiştir bunca çileyi, sıkıntıyı? ya da tam tersi, genç yaşlarda insana kalıcı gibi gelen ama yaşı ilerledikçe geçici olduğunu anladığı, anlayacağı yalan zevkler midir yanına kar kalan? şimdi soruyorum işte, asıl boş yaşayanlar kimlerdir o zaman?