üniversite yılları. dört erkek arkadaşın kaldığı eve kanka sıfatı ile haftalık temizliğe gidilir. evde, o yıllarda türkiye'de yeni yaygınlaşan mikrofonlu müzik seti vardır. mikrofon ile, haftalardır karşı apartmanda kalan iki üniversite öğrencisi kıza kur yapan arkadaşların haline gülünmektedir. camdan cama mikrofonla laf atma olayı yani.
elektrik süpürgesi açılmış, evi süpürülürken kapı çalınır. gözetleme deliğinden bakan arkadaş karşıdaki hatunların kapıda olduğunu görür, heyecan basar ama beni bir yere saklamaları gerekmektedir çünkü benim evde olmam yanlış anlaşılabilir diye heyecan yapılır ve o ayazda, arkadaşlardan birinin odasından çıkılan balkona atılırım!
dakikalar geçer, "gelen giden yok, neredeyse buz kestim." diye düşünülürken odaya biri girer, ben yerde çömelmiş rüzgarın yüzümü yalamasını engellemeye çalışırken, bizim arkadaşlardan biri balkon kapısın camını da örten perdeyi örtmez mi! iç ses, kızın arkadaşın odasında olduğunu söyler ama "oha, daha ilk günden! yok yok oha o kadar da değil!" şeklindeki sayıklamalarıma engel olamam. yine dakikalar geçer ve balkon kapısı açılır, "heh, bir şakaya kurban gidiyorum." sanırım şeklinde düşünsem de, karşı apartmandaki kızı karşımda görmem mi! rezalete bak. sigara içmeye çıkmış!
sonrası tam bir rezalet. benim dört yıllık kanka olduğum, aslında temizlik için yardıma geldiğim falan hiç ilgilendirmedi hatunu. diğeri de diğer odada başka arkadaşla! çığlıklar, bağırtılar üzerine çıktılar, kızlar küfürler ederek evden çıktı ve tüm gözler bana çevrildi! "ama bu haksızlık, öyle değil mi?" desem de calimero gibi, bizim arkadaşlar baya üzüldü duruma diyemeyeceğim. olmamam gereken bir anda, hiç olmamam gereken bir yerdeydim. üstüne üstlük imajım da zedelendi kızların gözünde derken, çocukların durumu hiç sallamadıklarını sadece geyik malzemesi olarak okulun diline düşmemiz sonucu anladım. evet, bu bir haksızlıktı bizi yıllar sonra bile gülme krizine sokan...