son play-off çıkışıyla kontrolünü tamamen yitirdiğini gösteren federasyon başkanı.
şimdi temmuz ayının başından beri biraz sağdan, biraz soldan kıvranışlarını bir an için görmezden gelelim. türk futbolu için çok önemli olacağı konuşulan bir karar verilecek iddianame mahkeme tarafından kabul edildiğinde. görünen o ki iddianame kabul edildiğinde de bu arkadaş çıkıp "iddianame suçu ortaya koymaya yetmez, mahkeme kararını da bekleyelim" diyebilir. mahkeme karar verdiğinde de "henüz karar kesinleşmedi ki" diyebilir. bu en azından kirlenmişlik algısını senelerce belki de 5 sene öteleye öteleye üç aşağı beş yukarı futbolun üzerinde taşıtabilir.
şahsından münhasır olarak eklemek gerek ki; mesele fenerin düşmesi falan değil benim için. bir galatasaraylı olarak düşmesini de asla istemem. ama o kirlenmişlikten gs de nasibini almışsa şahsen gereği neyse yapılmasını isterim ve dilerim. zerre kadar da üzülmem, gönül verdiğim renklerdir; şampiyon oldu diye de bank asya'ya düştü diye de renklerimden vazgeçecek değilim.
taraftar olabiliriz ama tuttuğumuz takımlardan çok futbolu sevenleriz. kirlenmiş bir ligi oturup da izlemek isteyecek insanlar olabileceğini düşünemiyorum. bu kirlenmişlik gerçek de olmayabilir ama bu kirlenmişlik algısı türk futbolu üzerinden kalkmadığı sürece hiçkimse temiz bir lig olduğundan, akıtılan terin gerçek olduğundan söz edemez. şampiyonluklar değersizleşir, kaybeden takımların taraftarları suçu ne futbolcularına ne de teknik adamlarına bulur. söylenecek tek söz maçın satıldığı olur. böyle bir lig mi istiyoruz biz?
biz alınterinin gerçek olduğu; mücadelenin, hırsın, azmin kazandığı maçlar izlemek istiyoruz. biz oynanan futbolu izlemek ve o futbolu desteklemek istiyoruz. futbol konuşulsun istiyoruz. milyon dolarlık transferler yaptıktan sonra milyon dolarların kulüpler arasında gezidirildiği en azından bu algının verildiği bir lig istemiyoruz. para babalarının başkanlığını, beleş biletlerle doldurulan tribünleri, yalandan oynayan oyuncuları istemiyoruz.
az buçuk ilke istiyoruz canım kardeşim. biraz olsun temiz, en azından temiz olduğunu düşündüğümüz insanlar, kulüpler, kurumlar ve organizasyonlar görmek istiyoruz. kornerlerde, friklerde heyecanlanmak istiyoruz. topu taça atan futbolcuyu dahi alkışlamak istiyoruz. her atılan golde, golü yiyen takımın 11 futbolcusunu sırayla gözden geçirip papatya falı açarcasına "o sattı", "bu satmaz" demek istemiyoruz.
futbol izlemek istiyoruz kardeşim. bunun bedeli marka değerinizin, koltuklara yayılmış popolarınızın üzerindeki kellelerinizin, kedi gibi pisliğin üstünü örten kişiliklerinizin, "x düşerse batarız" diyen para babalarınızın sonu olsa da istiyoruz. temizliğe gerekirse kendinizden başlayın istiyoruz.
sadece futbol istiyoruz canım kardeşim. ingiltere gibi, ispanya gibi, fransa gibi ve hatta italya gibi.
çünkü italya'da udinese çıkıp juventus olmadan olmaz kardeş demiyor en azından. çatır çatır da ligden düşürüyorlar kirlenmişlik olsa da. kirlenmişlik olsa da o algıyı futbolun üstüne yaymıyor, örtmüyorlar. faturasını kesiyorlar ve o kulüp de o faturayı ödüyor.
gs amatör kümeye düşse ben gs'den vazgeçer miyim? takım sevgisi başarıya endeksli değildir, başarı sadece takıma ilgiyi, sevgiyi artırır ama herşey değildir. şampiyon bir tektir ama 2.ler de hep yaşar, hep mücadele eder ve hep varolur.
bütün bunların birer masal olduğunu, her maçın her futbolcunun önceden ayarlandığını, ideallerin rüyaların hayallerin satılık olduğunu düşündürtmeyin. gereğini yapın ve bir pislik varsa temizleyin. pislik sizdeyse önce siz temizlenin. yoksa kulüpleriyle, futbolcularıyla ve hatta taraftarıyla bu pislik ya da bu kirlenmişlik algısı hepimizi boğacak.