bozcaada

entry184 galeri
    83.
  1. yıllarca gittim geldim, konakladım bu adada.

    2009'dan beri gitmiyordum. son 2 yılda hakkında çok şey duydum, "ben söylemiştim" dedim birçok kişiye. çünkü adaya yönlenen "istanbullu" akını bugünlerin habercisi gibiydi. ama yine gaza getirilip uğradım geçen hafta...

    istanbul zihniyetinin girdiği hangi toprak adam olmuş, özünü kaybetmemiş, yozlaşmamış, içine sıçılmamış ki? bundan 4-5 sene önce adadan toprak alan birkaç kişinin "var ya aslında kuracaksın filoyu, belediyeden izni kaptın mı ayazma taraflarında hız motorları, jet skiler yardıracaksın" dediğini duymuş, pek de şaşırmamıştım.

    şimdi otellerin ve restaurantların çoğu istanbullu işletmecilere ait. fiyatlar 4-5 sene öncesinin 3-4 katı, evet evet %100 falan değil %300 artmış konaklama, yeme-içme ücretleri. diğer yandan adanın halkı da görüp görebileceğiniz en aç gözlü insanlardan oluşmaktadır. kıç kadar evlerini pansiyona çeviren mi ararsın, o leş gibi ortak banyoları-tuvaletleri olan pansiyonlar için fahiş fiyat çekeni, 2 dilim dandik peynir ve uyduruk reçel koyup "butik ada kahvaltısı" diye kakalamaya çalışanı mı sorarsın. millet bir halt var sanıp konakladığı için havaya girenleri, oda kiralamadan önce sorguya çekmeye çalışanları, kireçle boyanmış iki boktan testiyi dekor yaptığı için tasarımcı havalarına giren fularlı yarı okumuş mahalle dilberlerinin "butik pansiyon işletmecisi" havalarını falan saymıyorum. yeterince sabrı olan gider kendi görür...

    çarşıya gidersin çin malı gemi, değirmen, rüzgargülü maketlerinin üzerine pilot kalemle "bozcaada" yazıp hediyelik eşya adı altında kakalamaya çalışan yüzsüzlerden tut, üç kuruşluk incik boncuk için "el yapımı-ada işi" gibi uyduruk söylemlerle 50-60 tl çekenleri görürsün. şirince'de en kralının şişesine 20 tl vereceğin şarapların 3.kalitesi için 3 kat para isteyenler, ayazma sahilinde paçalı donla gezip şezlong kiralamaya çalışıp, kiralamazsan kavga çıkaran kekolar, mantar gibi türeyen, içinde hareket etmenin ve nefes almanın güçleştiği kıç kadar barlar, sahile konuşlanıp uçuk fiyatlara ege coğrafyasında yiyebileceğiniz en dandik balıkları ve karidesleri suratınıza fırlatırcasına servis eden restaurantlar, "ay aman pek de butik, pek de otantik" havasına kendilerini zorla inandıran tipler, gün batımında şarap içmek için artık rüzgargüllerinden epey bir uzaklaşmış bir toprak birikintisine toplanıp dibinde iki parmak tortu olan şaraplardan içen insanlar...

    hepsini bir araya koyunca ortaya çıkan, butik ayaklarına kalitesizliğin ve bayağılığın mis gibi pazarlandığı yoz ve dandik bir kara parçası oluyor.

    gerçek ege mutfağı, ege havası, ege sıcaklığı ve samimiyeti falan arıyorsanız direksiyonu çeşme tarafına kırın. gidin eski foça'da mis gibi dinleyin kafanızı, bu komediye dahil olmaya değmez.

    reçelini sktiklerim...
    0 ...